Bir Evlilik nasıl ilerler
Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinlemekteymiş. Hemen hepsi de hanımından şikâyette bulunmaktaymış. Ancak Ebu Müslim’de şikâyet filan yoktur. Demişler ki: – Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi? Omuzlarını silkerek cevap vermiş: – Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!... – Öyle ise,
Sayfa 53 - Destek Yayınları
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
Reklam
...neyin var benim sevgilim derdim ona ellerin buz gibi rengin birdenbire soldu unut bütün bunları insanlarla gerçekleştirmek istediğin bütün hayallerini bana söyle bütün bunları seni dinlemek istiyorum o kadar çok yarım kalmış yaşantı birikti ki canım Günseli onların hepsini anlatsam kaldığım yerden yaşamağa kalksam benden kaçarsın hayır
Tanpınar vs. Nietzsche & Dostoyevski :)) (s. 288-294)
- Ben bir hikaye mevzuu anlatıyorum. Burada cinayet yok; bir kurtulma işi var. Tek manianın ortadan kalkışı. Tekrar dirilmek var. Evet kainatı buluyor. Kendisine yedi gün mühlet vermişti. Yedi gün cinayeti gizliyor. Yedi gün tekrar dirilmiş gibi insanlar arasında mesut, onları anlayarak, altın parıltılar içinde yaşıyor. Tam bir tanrı gibi yedi
Sayfa 288 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
Gerçek kurgudan daha şaşırtıcıdır
"Bak," dedi. "Şu ruh doktoru işi, bir süre önce böyle demiştin, insanların sandığı gibi bir şey değil. Seninle birlikte senin zihninin dünyasına girdiğimde -hatta sen kendi başına girdiğinde bile- bulduğumuz şeyler sözüm ona gerçek dünyadan çok da farklı olmuyor. Hasta her türlü kuruntuyu, saçmalığı ve tuhaf deneyimlerini getirdiği için başta öyle görünüyor. Ama herkes bu tür bir dünyada yaşar. Eskilerden biri 'gerçek kurgudan daha şaşırtıcıdır' sözünü bunun için söylemiş. "Gittiğimiz her yerde, yaptığımız her işte etrafımız sembollerle sarılıdır, o kadar bilindik şeylerdir ki bunlar bunlara bakmayız bile, baksak bile görmeyiz. Biri sana sokakta on metre öteye yürüdüğü sırada gördüklerini ve düşündüklerini anlatacak olsa, kafanda dünyaya dair hiç aklına gelmeyecek kadar çarpık, bulanık ve eksik bir resim oluşur. Üstelik insan böyle bir yere gelmedikçe etrafındakilere hiç dikkat etmez. Kişinin geçmiş olaylara bakması önemli değildir; asıl önemli olan eskisinden çok daha net bir görüşe sahip olmasıdır, bunun da tek nedeni ilk kez caba göstermesidir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır 1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
Reklam
Bütün bu sohbetler, meyve soyup yemeler, çay içmeler, vakitlice yatmalar, lavanta kokan çarşaflar iyiydi, hoştu. Ama mutluluğu andırmıyordu. Bunların adına dense dense huzur denirdi. Kişiliksiz, sıradan bir huzur. Huzur böyle sıradanlaşınca bir değeri kalmıyordu. . Bu, razı olmaktı. Hayatın getirdiklerine razı olmak, onlarla oyalanmak, hatta bir
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
İnsanın hep acelesi var, işler yetişmiyor, hatta gerçek iş nedir bulunamıyor. Tanrı'nın vakti göklerden geniş, insan da bir boy atıyor ama ne yana dönse olmuyor. Mısırlar boy verdi, ayçiçekleri yüzlerini hürmetle döndü, begonviller salkım salkım kime sarılıp da tırmanacağını, en yukarıyı görüp güneşi alacağını bildi, açtılar kapandılar, işleri bitti. Sen, öğrenmedin ama gördün, kendine kendi benliğinden bir kısa tanıklık ettin. Binkere dönsen şaşıracağın bir yolu yine kaybettin. İyi ki her şey bir kere, sen de her şeyi sadece bir kere yanlış ettin. Yapamadın, yine yapamayacağın yerde tuhaftır tecrübeliydin. Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkan imiş, ama sen hata yapmasan da ne yaptığını aslında bilemeyeceğini öğrendin. İnsanın kötüyü tanıyıp iyiye aşinalık tesis edemeyecek yaradılışta olduğunu bir ara sezdin, sonra o da geçti, eski vehmine yerleştin. Tepeden yuvarlanan taşın yol alışı, öğle güneşi, sıcak, darlaşan ikindi, hayat bazen işte bir hışırtı, bir kuşun iç çekişi, uzaktan bir kanat sesi, acaba o çobanlar, bir zamanda dağdan dereden kayarak geçenler, yerde bir kiremit parçası, birinin yere düşmüş bir parça anısı, kimden kime bir hayal olarak kalacak. İnsan kendini kime ne olarak bırakacak? Çalı bülbülleri, kumkuşlan, kervan çullukları
Sayfa 26
117 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.