Padişaha Giren Kazık
Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı rüzigar o güna rivayet ve bu tarz üzre hikayet ederler ki, çook eski zamanlarda, yeryüzünün bilinmedik bir yerinde, suları bol, dört yanı yol, kişileri erimli, toprağı verimli, halkı erdemli, yazarları görkemli bir ülke vardı. O ülkede her kişi salt kendi çıkarında olup, "gemisini
Nesin Yayınevi - Büyüklere Masallar 1Kitabı okudu
Dayanın Yurttaşlarım
Çook eskiden, bu kavanoz dipli koca dünyanın bir yerinde, dört bir yanı dağ, ortası bağ, suları şırıl şırıl, gökleri pırıl pırıl bir ülke varmış. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da, insanlardan başka yaratıklar da varmış. Bunların arasında sürüngenler, zehirli böcekler, örümcekler de elbet bulunurmuş. Ama bunlar, başka
Reklam
Gökten kafana ne yağarsa yağsın asla küfretmeyeceksin. Buna yağmur da dahil. Yukarıdan üzerine ne düşerse düşsün,kabulün olmalı.Sağanak ne kadar şiddetli,tipi ne denli dondurucu olursa olsun,bulutların biz aşağıdakilere reva gördüklerine sövemezsin.Böyledir bu düzen.Bunu herkes bilir Yağmur da hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta, aman bana
bunu okurken sen, şimdi, onun geri gelmeyeceğini biliyorsun ya nasıl oluyorsa ve ben yine her sabah nasıl olduğunu bilmeden uyanıyorum ya aynı titrek umutsuzlukla ve o geri gelmeyeceğini bilmiyor ya,çünkü kimin gittiği kimin kaldığı belli olmuyor ya hiçbir hikayede, o beni beklediğini sanıyor, sen benim onu beklediğimi ve ben seni beklediğimi sanıyorum ya, zaten insanlar geri gelseler bile hisler geri gelmiyor ya çoğunlukla, işte böyle hepimiz beyaz, buruk ve biçareyiz ya, otomatik çamaşır makinesi çalışıyor, termosifon daima 60 derecede, ölümümüzden sonrasına mutsuz bir son hazırlıyor ya klimalar, internetin 20 yılı bile olmadı ya daha, şimdi şu anda ölmüş olsa o mesela veya ben ölmüş olsam burada stokladığım taslaklardan birini okuyor olsan şimdi sen ve birimiz ölüp de diğerlerinin asla haberi olmadan, ben yanlış birisinin kollarına koşsam onu annem sanıp veya asansörde yanlış düğmeye bassam yanlış olduğunu bilmeden ve o anda, bir anda kopsa film, dursa evren, sinemada her türlü tekniği kullanıyorlar ve yine de mutsuz sondan kaçıramıyorlar ya kahramanları, akşamları betonun sıcak hava üflediği şehir dairesinde güneş batarken, "kumda yürüyorum ben" diye düşünerek kumda yürüdüğün tatilde, o seni unutmak üzereyken tam, geçen gece son defa rüyasına girmiş olduğunu hiçbirimiz bilmiyorken, başka insanlarla başka şeyler konuşurken, herkes, hepimiz ve artık yapılacak bir şey olmadığına eminken, bembeyaz, buruk, biçare, orada, burada, her yerde, aynı anda ve bütün anlarda, aniden, her şey yerli yerine otursa mesela; öyle olsa; olmaz mı?
Her sabah uyanınca aklıma sen geliyorsun ve çocukluğumdan kalma bir damla gözyaşı, nasıl bir gözyaşıysa artık, ne yapsam yakamı bırakmıyor: çok zaman gözlerime kan oturdu, sonra kurudu ağlamaktan ama o bir damla kaldı oralarda bir yerde, bir dünya ağrısı gibi kalakaldı, alımlı bir intihar gibi, bir ilkgençlik utancı gibi, bir çocukluk muskası
EĞER AŞK VARSA ZAMAN AHMAKÇA BİR SÖZDÜR (Furuğ Ferruhzad’ın değişik yıllarda yaptığı seyahatler esnasında İbrahim Gülistan’a yazdığı mektuplardan bölümler.) Hayatımı kaybettiğimi hissediyorum… ve yirmi yedi yaşında bilmem gereken şeyden çok azını biliyorum. Belki de sebebi hiçbir zaman parlak bir hayatımın olmayışındandır. On yedi yaşında komik
Reklam
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.