(7) Mütarekeden sonra teşkil edilen bir parlamento komisyonu, harp kabinelerinin soruşturma ve kovuşturması işi ile görevlendirilmiştir. Bu soruşturmaların zabıtları, Vakit gazetesi tarafından bir cilt halinde yayınlanmıştır. Zabıtlara göre, o zamanki Mebusan Meclisi Reisi Halil [Menteşe] Bey de, harbe girişimizi bu şekilde izah eder. Ve fazla olarak, bizim harbe girişimizden, Enver Paşa'nın da malumatı olmadığını ve Enver Paşa'nın bunu kendisine, Türkiye'den kaçtıktan sonra yeminle teyid ettiğini kaydeder!...
Talat Paşa hatıratında, kendisinin de harbe girişimizden malumatı olmadığını bildirir. Şeyhülislam Cemalettin Efendi de hatıratında, aynı şekilde mütalaa yürütür.
O zamanki Sadrazam Sait Halim Paşa, Divan-ı Harp huzurunda devletin harbe girişinden kendisinin habersiz olduğunu ifade eder.
Cemal Paşa'yla Mebusan Reisi Halil Bey, zaten habersizdiler. Hulâsa, Osmanlı İmparatorluğu harbe girmiş ve harp neticesinde göçmüş ve zaten istilâya uğramıştır ama, ne gariptir ki, bu devleti idare edenlerden hiçbiri bu harbe bizi kimin soktuğundan haberdar değildir.
Görünüşe göre her şey, Almanya'nın Avrupa'da harbe girişinden sonra ve Almanya ile Osmanlı hükümetinden yalnız dört kişinin malumatı dahilinde (Sait Halim Paşa, Talat Bey, Enver Paşa ve Halil Bey) bir ittifak muahedesi imzalamakla başlar (2-3 Agustos 1914). Aynı günlerde Akdeniz'de kaçacak yer arayan iki Alman gemisi (Göben ve Breslau) da, Çanakkale'den Marmara'ya girerek Istanbul'a demirler (12 Ağustos 1914)
17 Ekim 1914'te bu filo, Karadeniz'e çıkarak, Rus limanlarımı topa tuttu ve Türkiye böylelikle fiilen harbe girdi (Tek Adam, Cilt 1.)