Herkes kendi masalında masumdur . Bu masal ile kendi masallarından masum insanların hikayesini okuyacağız.
Yarım kalan aşk , yarım kalan hayaller yarım kalan umutlar... Hiç bir şey tesadüf değildir cümlesi bu eserde anlam bulmuş gibi.
Babasının Mavi'si yaralı yüreğini kızına adamış Kenan ve Aylin ile başlıyor Masal' ımız. Mavi artık büyümüş ve üniversite için kendi ayakları üzerinde durmaya hazırlanırken hep anne ile babasının arasındaki sorunu çözmeye çalışmıştır. Annesinin son tartışmada başka bir kadından söz etmesi , babasının onun ellerinden yitip gittiğini düşünmüştür . Kızların gözünde babaları her ne kadar büyüseler de birer kahramandırlar .
Mavi yıllar geçse de bu durum ile yüzleşecek o kapıya gidip zile bakacaktır. Kendi doğru bildikleri ile Masal'a gidip hesap soracaktır. Bütün cesaretini toplayıp artık onun karşısında dimdik ayaktadır . Ama Masal'ın masalsı anlatımı ile artık gerçekleri öğrenip , masalda masum olanları öğrenecektir.
Bu masalın kahramanları kim ve her masalda olduğu gibi kötü olanların sonunu akıcı, yalın bir anlatım ile yazarımız #yankılanancevaplar ile bizlere sunmuştur . İhanetin bedelini , sevginin önemini , arkadaşlığın dostluğun kıymetini ve yaşanılan hayal kırıklığı ile hayatın götürdüğü yılları yüreğiniz de hissederek okuyacaksınız .
Artık sizde masala ortak olup , sonu nasıl bitecek bu eser ile öğreneceksiniz.
Kitabın adı Çölde İsyan değil de Çölde ihanet olmalıydı.
Arkeologluktan casusluğa, daha sonra Irak diplomatlığına kadar uzanan bir yolculuk. 1. Dünya savaşı sırasında bazı ülkelerin sınırlarını belirleyen, Gertrude Bell'den sonra şüphesiz en önemli kişilerden biriydi. Neredeyse hepimiz onu tanıyoruz, ama hiçbirimiz sevmiyoruz. Nefretimizi nasıl kazanmış gelin beraber okuyalım.
Yaşanan şeyler,
Peki, insan ne yapmalıdır? İnsan da hayvanlar gibi hayatı var etmelidir, ancak tek bir farkla: Hayatı tek başına var ederken ölecektir, hayatı kendisi için değil, herkes için var etmelidir.
Martin Eden'ı, sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissettim okurken. Martin'i okurken kendime karşı acımasızlığımı da fark ettim. Ben de Martin gibi kendimden ödün vermişim hep. Karanlık odalara hiç sığmamışım. Hep şiirin yelinde kuş gibi özgür uçarken bir avcıya yakalanmışım. Bir kuş daha ne kadar avlanabilir, bir kuş daha ne kadar aynı tuzağa düşebilir? İşte ben hep aynı tuzağa düşen kuş olmuşum. Ben bir döngü olmuşum. Bu kitap tam da psikolojik olarak çöktüğüm bir ana denk geldi. Sanki okumaktan çok yaşıyordum okurken. Kimi zaman kitaptan başımı kaldırıp karşımda Martin varmışçasına konuştum. Sanki yanımdaymış gibi... Martin Eden'ı okuyan insanların çoğu aynı şeyi hissediyorsa ve bu kitap çok okunmuşsa neden karşılaşmazlar bu insanlar? Neden her tanışmanın sonunu bir anlaşılmazlık getirir? Oysa herkes herkesi anlamaya çalışsa bitmez mi bu anlaşılmazlık? En temelde biz de burjuvalar gibi okurken anlamayı ve hissetmeyi unuttuk. En temelde biz insan olmayı unuttuk. En temelde biz bizi unuttuk.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393.4k okunma
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik
Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açıklayamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği
gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin
Üniversite okumuş, bilimadamı ve edebiyatçı olmuş, başkentte yetişmiş, daha ne istersiniz? Böyle biri adam olmazsa; hiç okulu, kütüphanesi olmayan ve hayatın daha güzel, daha mutluluk dolu, daha düzenli olması için neler yapılması gerektiğine dair hiç söz edilmeyen bir yerde yetişen sıradan halktan ne beklenebilir ki?
Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlâken çürüyor da hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki. Ama bu böyle mi olmalıdır?
Milyonlarca insan doğuyor, derin bir sefahet içinde yaşıyor ve ölüyor. Bu böyle mi olmalıdır? İçlerinde birçok zeki insan bulunmasına rağmen milyonlarca insan, hayvanlar gibi sersem ve cahil kalıyor. Sayısız küçük kardeşiniz huy olarak zalimleşiyor.
Peki bu böyle mi olmalıdır?
"Evet böyle olmalıdır!" diye yüzlerce kez tekrarlanan iğrenç sözlerden utanmıyor musunuz?