Barış Manço'nun cenazesini televizyonda birlikte seyretmiştik. Gözlerinden dökülen yaşları bana göstermemeye çalışıyordu. Ağladığını göstermeyi sevmezdi… Çok üzülmüştü… Hiç konuşmadan her kanalda izledi, gözleri yaşlı… Belki kendi cenazesini de hayal etti o gün… Ya da bana öyle geldi…
Bazen hayatta öyle karşılaşmalar olur ki, hem de hiç tanımadığımız insanlarla, bir tek sözcük bile konuşmadan, birdenbire, tek bir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz.
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - XIII. BASIM ARALIK 2012, İSTANBULKitabı okuyor
608/1212 senesinde Avarifu'l-Mearif'in müellifi Sühreverdi ile görüşmek için Bağdat'a geliyor. Rivayete göre bir araya gelen iki ünlü mutasavvıf hiç konuşmadan uzun uzadıya birbirine bakmış, sonra da ayrılmışlardı.
Bazen hayatta öyle karşılaşmalar olur ki, hem de hiç tanımadığımız insanlarla, tek bir sözcük bile konuşmadan, birdenbire, tek bir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz.
Biri ötekine anlatıp durur, ötekinin duyup duymadığının ya da anlayıp anlamadığının hiçbir önemi yoktur. Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlardır ya, önemli olan budur işte. Karşıdakinin dinleyip dinlememesinin hiç ama hiç önemi yoktur.
Evde bazen susmam için para veriyordu bana. Hem de hatırı sayılır bir paraydı bu. Yapmam gereken tek şey tam 10 dakika boyunca hiç konuşmadan susmaktı. Ama hiç kazanamadım. Hep beşinci dakikada iade ettim parayı.
Atatürk'ün davasına ölesiye bağlı, fakat içini dökmekten hiç çekinmeyen fikir arkadaşlarından biri Recep Peker'di. Hatıralarım arasında şöyle bir not var: Âdeta şakalı bir konuşmadan sonra bahis bilmem neden bu korku meselesine geldi. Atatürk, yanında oturan Recep'e:
- Sen benden korkmaz mısın? diye sordu. Recep güldü. Atatürk:
- Karşıma geç! dedi.
Geçti:
- Korkar mısın, korkmaz mısın, söyle, dedi.
- Hayır, dedi, ne senin arkadaşların korkaktırlar, ne de sen korkunçsun. Biz inanarak senin ideallerine bağlıyız. Sen sevilen adamsın, korkunç olamazsın.
Atatürk:
- Gel gene yanıma otur, dedi.
"Biri ötekini anlatıp durur ötekinin duyup duymadığını ya da anlayıp anlamadığının hiçbir önemi yoktur.Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlardır ya önemli olan budur işte.Karşıdakinin dinleyip dinlememesine hiç ama hiç önemi yoktur.Önemli olan konuşmaktır.Biriyle birlikte olmak.Önemli olan budur işte."