Kalabalık geceleri bekleyen yalnız kahvaltılar için hep acele ediyorduk. Yağsız beyaz peynir tadında ilişkiler kuruyorduk. Seviyorduk. Sevmeyi seviyorduk. Bazı elele yürüyüşlerde yağmur yağsın istiyorduk. Hangi sevdanın üstüne yağmur yağsa, biz onu aşk belliyorduk. Hijyene önem vermiyorduk. Beyaz çarşafların üstündeki lekeler aşklarımızın haritalarıydı. Hangisi biz, hangisi yavru vatan oradan anlıyorduk.
~son~
Kızın biri lise birinci sınıfta bana bir aşk mektubu göndermişti. Hatıra defterinden yırtılmış pembe bir kağıttı, hatırlıyorum. Üstünde belli belirsiz çiçekler arasında fiyakalı bir kalp resmi vardı ."Gözlerimi senden alamıyorum, bana gözlerimi geri ver" diye yazıyordu kağıtta.
“Merhaba sevgili okurlar…” Bu tümüyle sahte bir giriş cümlesi. Daha yeni tanışıyoruz, nereden çıktı bu sevgililik filan. Zeka sorunlu televizyon sunucuları gibi yaparak “sevgili” sözcüğünü çöpe dönüştürmenin manası var mı?