Ekvatoral Afrika'yı, Ortadoğu ülkelerini, Güney Hindistan'ı ya da Endonezya Takımadalarını denetimi altına alan devlet, boğaz tokluğuna başını kaldırmadan çalışan yüz milyonlarca ırgatın bedenlerini de ele geçirmiş olur.
Sayfa 204Kitabı okudu
İkinci tehlike, tasavvufu suistimal ederek insanların şeriata uymayan hayatlarını meşrulaştıran, dinin aslını bozan yaklaşımdır. Gerçek tasavvuf bu değildir. Gerçek tasavvuf, şeriata uyan yoldur. Onun ne olduğunu merak eden, İmâm-ı Rabbânî gibi büyüklerin eserlerine bakabilir. Kendi döneminde Hindistan'daki müslümanlarda gördüğü benzeri bozulmaya karşı mü- cadele ederek, sultana karşı çıkıp hapiste yatarak, cihad ederek ömrünü geçirmiş bir yüce insandır. Kur'an ve Sünnet dışında bir tasavvuf olamayacağını hem söylemiş hem de yaşatmış bir âlimdir. Nitekim Mevlânâ hazretleri de kendi devrindeki bu yolsuz tasavvufçulara şiddetle karşı çıkmış ve, "Bunlar Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] yolunun yol kesicileridir" demişti. Günümüzde nasıl siyasî İslâmcılık Batı'yı hedef alıp, Batı'ya benzer bir vaziyete gelmiş ise, bu tarz sahte tasavvufçular da Allah'ın ve Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem] emirlerine kayıtsızlığı, ahlâkî gevşekliği meşrulaştırıyor. "Biz şeriat ile bağıtlı de- ğiliz, biz Allah'ı seviyoruz. Namaz, oruç gibi vazifeler daha O'nu sevemeyenler içindir" diyenler başka bir itikadi sapkınlıktadır.
Sayfa 141
Reklam
"En uzak mesafe ne Afrika'dır ne Çin, ne Hindistan, ne Seyyareler, ne yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan..."
Herman Amato dizeleri Can Yücel çevirisi ileKitabı okuyacak
Kitapların Hindistan cevizi veya yabancı bir diyardan gelen bir baharat gibi koktuğunu biliyor musun?
Sayfa 104Kitabı okudu
Bilindiği gibi, İstanbul'un işgalinden sonra Atatürk, Heyet-i Temsiliye adına, "Vilayetlere ve Müstakil Livalara ve Kolordu Kumandanlarına" 19 Mart 1920'de yayınladığı bildiride, "umur-ı milleti tedvir ve murakabe etmek üzere," Ankara'da, selahiyet-i fevkaladeye mâlik bir Meclisin toplanması için seçimlerin yapılmasını istemiş ve bu seçimlerin esaslarını belirtmiştir. Yayınlanan İngiliz belgeleri arasında bu bildiri dahi yer almamakla beraber, Londra'daki Fransız Büyükelçiliği'nin İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na sunduğu İstanbul çıkışlı ve 25 Mart 1920 tarihli bir telgrafta, Atatürk'ün 19 Mart 1920 günlü bir "Proclamation"ından söz edilmektedir. Nutuk'ta göremediğimiz bu belgeye göre, Atatürk, İstanbul'un şiddet yoluyla işgalinin sadece Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir saldırı teşkil etmeyip, aynı zamanda, bütün Müslüman dünyasına ve Hilafete karşı da bir hakaret teşkil ettiğini belirterek, 10.000 şehit veren Mısır, Irak, Suriye, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, Afganistan, İran ve "bir kelime ile bütün Müslüman dünyasının" İtilaf Devletleri'nin gücünü sarsacağını ve mucizeler yaratacağını vurgulayıp, bütün Müslümanları, "bağımsızlığa, İslâm imânına ve Hilafet'e karşı yürütülen bu modern Haçlı Seferleri'ne karşı" yardım etmeye çağırmıştır. İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nda bu telgraf üzerine yapılan yorum, bunun, klasik bir İslâm çağrısı (Cihad) olup, Hindistan İçişleri Bakanlığı hariç, Türkiye'nin dışında hiçbir etkisi olamayacağı şeklinde idi.
Sayfa 70
"İlk tespih kullanımıysa Hindistan'da Visnu ve Shiva tanrıları için kullanılmıştı. Bu gelenek önce Budizme, oradan da İslamiyete geçmişti. Christendome'da kullanılmaya başlayışı Haçlı Seferleri'nden sonra İslamı öğrenen Tapınak Şövalyelerinin aracılığıyla olmuştur.."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.