Dilsiz bir hayvanın bakışlarında sadece bilge bir ruhun gerçekten anlayabildiği sözler vardır. |Hintli Şair
Zen guruları satori yani aydınlanmaya ulaştığında dünya sahnesindeki bu dramatik oyuna kocaman gülermiş. Doğu’nun aksine batı felsefesinde gülmenin, neşenin yadırganması Batılıların Hintli gurulardan daha bilge olmaları, gerçeklikten daha gerçeğe ulaşmaları ile ilgili değil; henüz doğduğun anda günahkar olduğunu düşünerek dünyadaki tüm varlığını suçluluk içerisinde geçirmeni bekleyen dinlerin tortusu. Velhasıl dini aşmak yetmiyor, tüm değer yargılarına işlemiş tortularını da kazımak gerekiyor. Neyse ki batı-doğu hattında “holistik” (bütüncül) bir bakış açısı geliştirebilecek kaynaklara erişimimiz, özgürlüğümüz var. Gülmeyi küçümseyen tüm çileci öğretilerden tiksiniyorum. Köle ahlakını erdem diye satan her öğretiyi de reddetiyorum. Hayat hiçbir şeydir ve aynı zamanda ironik bir biçimde her şeydir, bol bol gülün. :) Olabildiğince. // Dilozof
Reklam
Belki!
“Bana öyle bir şey söyle ki, ona inanarak bir ömür yaşamaya devam edebileyim” dedi küçük beyaz kır çiçeği. “Belki!” dedi sadece büyük beyaz bilge bulut! Belki... İhtimallerin sonsuzluğunu ifade ediyor yan yana durarak kelimeleşen bu beş harf. Hayat ağacının, ne zaman sendelesek gayrı ihtiyari tutunduğumuz o incecik dalı... Ne zaman daralsak,
Hintli bilge nehir kıyısında öğrencileriyle ders yaparken, yanlarından birbirlerine öfkeyle bağıran bir aile geçer. Öğrencilerine dönüp, şunu sorar bilge: “İnsanlar kızdıkları zaman neden bağırırlar?” Önce her kafadan bir ses çıkar, sonra içlerinden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz” diye cevap verir. “Ama hemen yanı başımızdaki insana neden bağırıyoruz?” diye sorar tekrar bilge. Öğrencileri cevap veremez. Bu sessizlik karşısında şu sözler dökülür ağzından: “İki insan birbirine kızgınken kalpleri uzaklaşır. Bu uzaklık yüzünden de sesini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalır. Kısaca insan ne kadar kızgınsa, uzağı yakın edebilmek için o kadar çok bağırır...”
Hintli Ressamın Hikayesi;bize ne çok şey anlatıyor...
Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış.Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş.Onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısalar da; kısaca Ranga Guru derlermiş.Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan
"EBUBEKİR SİFİL'DEN MUAZZAM BİR TEBLİĞ!.."
MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİNİN FİKRÎ VE TOPLUMSAL TAHRİBATI "Dinin sekülerleştirilmesi" veya "dinî bir çözülme" olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha
Reklam