Ahmet Kaya'nın üzerinde de taze çiçekler var, mezar taşına yazılmış içli notlar, isimler ve imzalar..."Kim bırakır bu çiçekleri?" derken kalabalık bir grup geliverdi, ellerinde taze kır çiçekleri. Sisli-puslu bir ocak sonunda bunca kır çiçeğini nereden bulmuşlarsa artık! Konuştuk biraz, Almanya'dan geliyorlarmış, aksanlarından ve kara kaşlarından belli, Ahmet Kaya'nın şarkılar bestelemek istediği dilin mensubu, Kürt bunlar... Vefa, böyle bir şey olsa gerek! Vefa, asla unutmamak ve çiçekleri hiç soldurmamak!
Islak Arnavut kaldırımı taşların arasındaki yosunlar sanki bir fırça marifetiyle ve özenle çizilmiş gibiydi. Yosunlara basmamaya dikkat ederekten vardım Ahmet Kaya'ya... Yekpare beyaz mermerden bir mezar. Mezar taşında Ahmet Kaya'nın bir portesi kazılı, o bildiğimiz sakallı haliyle "yurdumdan uzakta yağmurlar içindeyim/ akşam oldu/ sürgün susuyor" diyordu Ahmet Kaya...
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum bu gün de ölmedim anne
kapalıydı kapılar, perdeler örtük
silah sesleri uzakta boğuk boğuk
bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük bu gün de ölmedim anne
Üstüme bir silah doğruldu sandım
rüzgâr, beline dolandığında bir dalın korktum, güldüm, kendime kızdım
Bu gün de ölmedim anne
bana böylesi garip duygular
bilmem niye gelir, nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
bu gün de ölmedim anne.
Ağlama bebek, ağlama sen de
Umut sende, yarın sende
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye? Bu suskunluk bu durgunluk, sıkıntın niye?
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Bölüşülmeye hazır, bir hayat var
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye?
Bu küskünlük, bu dargınlık, sınıktın niye?
Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Bölüşülmeye hazır, bir hayat var
Bu ülkenin başına ne geldiyse o kapkara cehaletten geldi. Faşizm veher türden baskıya ve gericiliğe dayalı rejimler, cehaletten beslenir. O nedenledir ki; bir ülkenin karanlıklarda kalmasını ve o karanlıklarda pis sistemlerinin semirmesini isteyenler, önce kitapları ve türküleri yasaklar.
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır. Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem? Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? Yüce dağ başında siyah tül vardır.
(Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI)
Herkesin babası ölür...
Ve itikadınca gömülür...
Er ya da geç...
Yetim kalır tüm çocuklar...
Ölüm ise
Tek başına yaşanan bir eylem...
Her ölen yanlız ölür...