Ne diye tasa çekiyordum sanki: ne tıkınacağımı, ne içeceğimi, fani vücut dedikleri bu rezil solucan torbasını hangi çullara bürüyeceğimi düşünerek ne diye tasa çekiyordum? Gökteki Allah Baba, semadaki serçe gibi beni de düşünmemiş, ben aciz kulunu göstermek lûtfunda bulunmamış mıydı? Tanrı, parmağını sinir şebekeme sokmuş, tedbirli, sadece üstünden, telleri birazcık karıştırmıştı. Tanrı, parmağını geri çekmiş, sinirlerimin ipince telleri, kökleri bu parmakta kalmıştı. Tanrının parmağı, geride bir de delik bırakmıştı, bu parmağın geçtiği yolda, beynimde yaralar kalmıştı. Fakat Tanrı, bana elinin parmağını değdirdikten sonra beni salıvermiş, bir daha bana dokunmamış, bana bir kötülük etmemişti. Hayır, artık rahat edebilir, kafamdaki delikle dolaşabilirdim. Tanrıdan bana hiçbir kötülük gelmemişti, o ki Rabbimizdi, asla…