Osmanlı İmparatorluğu'nda, özellikle şehirli sufi kesimlerdeki söz konusu hareketlerinin dinî ve ideolojik boyutunu anlayabilmek için, 14. yüzyılın ikinci yarısında İran'da ortaya çıkmış olup, Mısır dahil bütün Ortadoğu'daki heterodoks çevreleri büyük ölçüde etkisi altına almış bulunan Hurüfilik hareketinin yaklaşık 15. ve 16. yüzyıllar boyunca Anadolu ve Rumeli dahil Osmanlı topraklarındaki etkilerini mutlaka gözden geçirmek gerekir. Çünkü ileriki bölümlerde görüleceği gibi-bizzat Şeyh Bedreddin'den başlayarak gerek ulema arasında, gerekse birtakım sufi çevrelerde değişik biçimlerde ortaya çıkan zındıklık ve mülhidlik eğilimlerinin inanç boyutunun, Hurufiliğin hem ulûhiyyet (divinité) kavramıyla, hem de mehdîlik anlayışıyla sıkı sıkıya bağlantılı olduğu görülecektir.