“Bize çiçekleri çok sevdiğini söyleyen bir kadının çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız.“ diyordu Erich Fromm. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için ona gösterdiğimiz ilgidir. Sevgi almaktan ziyade vermektir.
Gün geçtikçe herkesten beklentim azalıyor, sabrım da öyle. Ciddiye alıp önemsediğim insanlardan herhangi bir şeyin arkasında durmasını beklerken, daha nerede durması gerektiğini bilmedikleriyle yüzleşiyorum, inandığım zamana yazık
Kendimi anlatamamanin acziyeti var üstümde. Daima bişeyleri açıklama mecburiyeti. Sürekli yargılanma, yanlışa meyil görülme. Birinin herşeyi olmak isterken olmasada oluru oluyorum. Yok olmakla denk.
Yoruldum.
Mezarlığa uğramamış, otogardaki ayrılık ve buluşmalara tanıklık etmemiş, ameliyathanelerin önünden geçmemiş, hiç aldanmamış ve aldatılmamış insanlar, bilgelik peşinde ve popüler kitaplardan hayatın anlamını arıyor.
Geçen bunca zaman ve insanın bana bıraktığı yegane şey kuvvetli bir yalnızlık hissi oldu sadece. Hayat, dolmak bilmeyen bir çukur, hep akan bir yara gibi.
"Konuşmak istiyorsa senin yazmanı beklemez yazar, sesini duymak istiyorsa arar, görüşmek istiyorsa bir fırsatını bulur, sevmek istiyorsa sana saçma sapan bir anlam yükler kendine bahane yaratır yine sever. İnsan bu istese yapamayacağı şey yok ama anlayalım artik istememiş demek ki.”