Başkan Beyt-ül-maTı dikkatlice kullanmalı, harcamalarda israftan kaçınmalıdır. Çünkü başkanm yükselmesine ve düşmesine sebep Bey-ül-Mal'dır.Selef bu hususa çok dikkat eder, ihtiyacı olmayan* lara Beyt-ül-Mal’dan yardım yapmazlarmış. Hatta Ömer
b. Abd-Aziz bir gece mum yakıp gıda defterlerini tetkik ederken, o anda oğlu yanma girer, ev ihtiyaçlarım babasına arzeder o zaman Hz. Ömer (II) oğluna: «Mumusöndür, çünkü bu mum Beyt-ül-Mal'ındır. Biz şimdi halkla ilgili bir şey değil, bizimle ilgili bir şey konuşacağız.
Bu durum için bunu kullanmaya Allah'ın izni yoktur.» der.İşte adil başkan» devlet mazemesini şahsi işlerinde kullanmaktan böylece sakınır ve kendini korur.
Medine’nin kıyı semtlerine kadar gider ve: «Müslümanların ihtiyaçlarım gidermem için buralara kadar gitmem gereklidir. Çünkü buralar hükümet konağına uzak olduğundan, takatsiz kimseler buraya kadar gelip ihtiyacını arzedemezler. Çalışanların durumlarını bizzat görmem, tutumlarını kontrol etmem ve halkın ihtiyaçlarını gidermem için vilâyetleri ziyaret etmem gerekir»
dermiş.Şam’a girince, önüne yemek getirirler. Yemek çe
şidi fazla olduğu için bu O’nun tabiatma aykırıydı— «Bu sofrada bu kadar çeşitli yemek bulunuyor, acaba fakirle
rin durumu nasıl?» deyince Halid b. V elid:
«Ya Ömer! fakirler cennette faydalansınlar» der, bunun karşısında Hz. Ömer şöyle konuşur:«Bizler iki günlük dünya meta’ına aldanıp cenneti fakirlere verirsek, neye yararız.» Oradaki yemeği yemez,
Hz. Ömer adalet yönünden o kadar haSsas davranı- yorduki; oğluna yaptığı had cezası ölümüne sebep oldu.Zeyd b. Eşlem 1 şöyle anlatıyor:
«Bir gece Hz. Ömer’in dolaştığını gördüm, arkasından gittim ve size arkadaşlık yapmama müsaade edermi-
siniz» dedim «evet» dedi. Medine’nin dışına çıktığımızda, uzaklarda bir ateş gördük «Belki orada bir
Hz. Ömer salihlerden birine sorar :
— Tutumumda tiksindiğin bir şey var mı?— Duyduğuma göre geceleyin ayn gündüz ayrı elbise giyiyormuşsunuz.— Allah'a yemin ederimki; artık böyle bir şey asla olmayacak.
Peygamber (s.a.) sahabeye şöyle demişti: "Karn kabilesinde, ismi Üveys olan bir adam vardır. Kıyamet günü olunca, ümmetimden, (sürülerinin çokluğu ile tanınan) Rabia ve Mudar davarları kadar, kişilere şefaat eder". Sonra Hz. Ömer ile Hz. Ali'ye (r.a.) döndü ve kendilerine şöyle dedi: "Ona dikkat edin, iyi bakın. O, innîn (cinsî duyguları bulunmayan meczub) bir kişidir, orta boyludur, saçları çoktur, sol tarafında bir dirhem büyükiüğünde bir beyazlık bulunur. Avucunda Baras (hastalığı varmış) gibi bir beyazlık vardır. Rebia ve Mudar, davarları sayısı kadar ümmetime şefaat edecek. Onu gördüğünüzde, selamımı ulaştırın ve ümmetime dua etmesini söyleyin".
Hz. Ebûbekir (r.a.), Şam’a gönderdiği orduya komutan tayin ettiği Yezid b. Ebî Süfyân’a şu tavsiyelerde bulunmuştur:
“Sana şu on hususu tavsiye ediyorum:
1.2.3.Kadın, çocuk ve ihtiyarları öldürme.
4.Meyve veren ağaçları kesme.
5.Mamur bir yeri tahrip etme.
6.Yemek maksadıyla olanı hariç koyunları ve develeri boğazlama.
7.8.Arıları yakma ve onları mekanlarından ayırma.
9.Ganimetten bir şey çalma ve
10.Asla korkaklığa kapılma.” (Muvatta’, Cihâd 10)
Hz. Ömer der ki: “İster hoşuma gitsin, ister gitmesin; hangi hal üzere sabahlarsam sabahlayayım benim için fark etmez. Çünkü ben, hayrın hoşuma gidende mi, gitmeyende mi olduğunu bilmiyorum”
Hz. Ömer Şam'a gittiğinde bir gece Ebu'd-Derda'nın ziyaretine gitmiş, evinin kapısında kilit olmadığını, üzerinde oturduğu bir keçe parçası ve yastık yerine kullandığı bir semerden başka bir eşyası bulunmadığını görüp sabaha kadar ağlamış, Ebu'd-Derda ise Ömer'e Hz. Peygamber'in şu sözünü hatırlatmıştı: "Dünya yurdunda eşyanız bir yolcunun azığı kadar olsun! "
Ah, Ebu'd-Derda, yeni binalar yapanları görmüştü de bir kere bakın nasıl
seslenmişti onlara: "Ha bire dünyayı yeniliyorsunuz!"
O dünyayı değil, ruhunu yeniledi. Dünyayı değil, dünyayı yaratanı sevdi. Ve Hz. Peygamber'den öğrendiği şu duayı mırıldandı hep: "Allah'ım senin sevgini
istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum! "Bu sevgiden ayrılmadı sağlığında ve hastalığında.