İnsanlığa zarar veren özlemler, içgüdüler, istekler öfke, nefret veya korku birden sel gibi patlamak üzere hazır bekleyen garip ve gizli bir rezervuar gibi.
Hemen değil ama. Öncelikle Avrupalılar hüküm sürmekte dir: çoktan kaybetmiştir ama bunun farkında değildir; yerlile rin sahte yerli olduğunu henüz bilmemektedir: onlara eziyet etmiştir ama -sözüne kulak verecek olursak- içlerindeki kö tülüğü yok etmek ya da bastırmak için bunu yaptığını söyler; üç kuşak sonra bu zararlı içgüdüleri artık bir daha ortaya çık mayacaktır, Hangi içgüdüler? Köleleri efendiyi katletmeye yöneltenler mi? Efendi, kendi zulmünün kendine karşı dön düğünü nasıl olur da anlayamaz? Bu ezilen köylülerin vahşe tinde, bir sömürgeci olarak uyguladığı vahşeti nasıl görmez? Bu vahşetin onların İçlerine devasızca işlediğini nasıl anla maz? Nedeni basittir: Kendi mutlak erkinden ve bu erki yitir me korkusundan deliye dönmüş bu zorba, bir zamanlar insan olduğunu hatırlamakta zorluk çekmektedir; kendisini bir kamçı ya da tüfek sanır; “aşağı ırklardın ehlileştirilmesinin onların reflekslerini koşullamaktan geçtiğine inanmıştır. İn san belleğini, silinmez anıları görmezden gelir; ayrıca, her şeyden Önemlisi, belki de hiç bilmediği bir şey var: ancak baş kalarının bize yaptıklarım derinden ve kökten yadsıyarak şu an olduğumuz kişi oluruz. Üç kuşak, öyle mi? Daha İkincide, oğullar gözlerini açar açmaz babalarının dayak yediğini görduler
Hayvanda etkinlik ve menfaat prensibinin çarpıcı örneği olan içgüdüler vardır. İnsanın ise ahlaki bir çizgisi ve faydacı ve işlevsel olmayan bir etiği vardır.
Herhangi bir zümreyi ya da cinsiyeti bütün olarak suçlamak saçmaydı. Büyük insan toplulukları hiçbir zaman yaptıklarından sorumlu değildir. Kontrol edemedikleri içgüdüler tarafından güdümlenirler.
Bir din, insanı doğru yönde davranmaya yöneltebiliyorsa, bir sürü doktrin ve ideoloji yığınından daha yararlıdır. Temel dinsel davranış biçimimiz, karakter yapımızın bir belirişi olarak da de- ğerlendirilebilir. Çünkü biz, yücelttiğimiz değerlere bağlıyızdır ve bizim davranışımıza yön veren, bu yüceltilen şeylerdir. Bi- reyler çoğu kez toplumda