Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kitabın ilerleyen bölümlerinde de göreceğimiz üzere, şu an içinde bulunduğumuz koşulların en önemli mimarlarından biri de beslenme biçimimizdir. Doğal olarak, göbeğinize bakıp sahip olduğunuz mimari yapıdan hoşlanmıyorsanız eğer, yapacağınız şey çok basittir: Ya mimarı değiştireceksiniz ya da mimariyi. Mimarı, yani kendinizi değiştirme şansınız olmadığına göre, mimariyi, yani beslenme biçiminizi değiştirmek zorundasınız. Aslına bakarsanız ortada ironik bir durum söz konudur. Zira ilginç bir şekilde, siz sadece mimariyi değiştirseniz bile bu değişiklik, mimarın değişmesine neden olacaktır. Peki, daha sağlıklı bir beyne sahip olmak için tam olarak ne yapmamız gerekmektedir?
Unutmayın, unutturmayın, normalleşmesine izin vermeyin, alışmayın ! Çünkü içinde bulunduğumuz bu durum bu kadar basit bir durum değil. Aylardır her gün *farklı farklı* çocuklar katlediliyor. Ekim ayında katledilen çocuklar için ayaklandığımız kadar bugün katledilen çocuklar için de ayaklanmamız gerekiyor. Zulüm bitmedi! Zalim zulmünü artırarak devam ediyor. Ve Filistin bizden bir duruş bekliyor! Şartlar ne olursa olsun zalimin karşısında dimdik duran bir müslüman duruşu bekliyor!
Reklam
Middlemarch’ta
Her sınır hem bir başlangıç hem de bir sondur. İçinde bulunduğumuz durum kendi yolumuzu oluşturacağımız hammaddeyi sağlar ve “kaçınılmaz olan şey karşısında kendimizi hırpalamamak” önemli olsa da “insanın kendi ruhunu daha iyi bir duruma doğru götürmesi” her zaman mümkündür. Yaşamınızı her zaman değiştirebilirsiniz.
Sayfa 55
Çekici tam kavramıştım ki içinde bulunduğumuz su alan prefabrik evin tek tarafının suyun içine gömülmeye başladığını fark ettim. Dudaklarımın arasından çıkan çığlık içeridekilerin korku dolu sesine karıştığında çok korkunç bir gerçekliğin içinde olduğumu fark ettim. "Kumru!" Uraz'ın bana yaklaşan sesi şimdi çok da yakın gelmiyordu. Çekici almıştım. Evet. İçinde bulunduğum durum ise özetleyemeyeceğim kadar kötüydü.
Benim kararım
Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. .... O halde ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte, İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Sayfa 9 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okuyor
İçinde bulunduğumuz durum bize cennet veya cehennem gibi gelebilir;Her şey onu nasıl algıladığımıza bağlıdır.
Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü
Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü
Reklam
Şoktaydık ve sadece izliyorduk. Üzerimizi kaplayan ve bize gökyüzü ambiansı vermesi gereken ekranın bir kısmı patlamıştı. Evet, bildiğiniz patlamıştı. İçindeki kabloların yanık kısımlarını görebiliyorduk, içinden çıkan dumanlar ise korkunç kelimesinin bile ötesindeydi. "Nasıl olabilir bu?" diye sordum çaresizce, "Neden?" "Yangı çıkmaz, değil mi?" diyen Nisan'n sesi korku doluydu. İçinde bulunduğumuz durum ne normaldi ne de bir kurguydu. Her tarafımız çamura bulanmıştı, bulunduğumuz platform adı verilen yerin her yeri su sızıntısı alıyordu. Elektrik devreleri patlamaya başlamıştı,üzerimizde dumanlar geziniyordu. "Bir açıklama yapmazsanız bir şekilde yukarı çıkar komple keserim kabloları." dedi Uraz sessizce, "İçerisi tamamen karanlık oluncaya kadar. Sizin kameralarınız hiçbir bok göremeyene kadar."
.... Neden “Sosyalizm” ? Albert Einstein, Mayıs 1949: Ekonomik ve sosyal konularda uzman olmayan birisinin sosyalizm üzerine görüşlerini açıklaması önerilebilir mi? Bunun birkaç nedenle olabileceğine inanıyorum. Öncelikle soruyu bilimsel bilgi açısında ele alalım. Astronomi ile iktisat arasında önemli yöntemsel farklılıklar yokmuş gibi
Saatin sabahı kovaladığı ve yakalanmasına çok az kaldığı bu zamanda içinde bulunduğumuz durum için bir açıklama beklemem gerekirdi. Ama beklemiyordum. Hayatın öyle bir dönemini yaşıyordum ki, hiçbir şey beklemiyor ve merak etmiyordum.
Sayfa 12 - Doğan KitapKitabı okuyor
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken içinde bulunduğumuz durum bu: bot olmak ile olmamak, anonim ile etiketlenmiş, genel ile özel arasında asılı kalmış hâldeyiz.
Sayfa 16 - PdfKitabı okudu
Reklam
"İçinde bulunduğumuz durum bize cennet veya cehennem gibi gelebilir: Her şey onu nasıl algıladığımıza bağlıdır." -PEMA CHODRÖN
Nereden nereye, nereden nereye... 🙄 Kılıç Ali anlatıyor: Yıl 1921 İstiklal Harbi'nin hazırlık günleri... Rus temsilcisi Mustafa Kemal Paşa'yla görüşmek üzere gelmiştir. Paşa Rus temsilcisine bir şey ikram etmemizi istedi. Elimizde ikram edebilecek tek şey bir bardak ıhlamurdu. Askerden hemen ıhlamur hazırlaması istedim. Ihlamurları almaya gittiğimde askerin yüzünün düşmüş olduğunu gördüm. Ne olduğunu sorunca tek bir şekerimiz kaldığını hangi tabağa koyması gerektiğini bilemediğini söyledi. Evet, haklıydı Rus'un tabağına koymayıp Paşa'nın tabağına koysa olmazdı, Paşa'nın tabağına koymayıp da paşa şeker isterse ne diyecektik. Dünyanın en büyük güçlerine kafa tutarken ıhlamura atacak bir şekerleri bile yok demez miydi Rus elçisi. Aklıma bir çözüm geldi. Ihlamurları aldım içeri girdim. Şekerli ıhlamuru Rus'un önüne koydum. Diğerini Paşa'nın önüne koyarken yüzüne baktım ve şöyle dedim "PAŞAM IHLAMURU ŞEKERSİZ SEVER" İşte İstiklal harbine başlarken içinde bulunduğumuz durum buydu...
Saf bir kabulleniş ve öğrenilmiş çaresizlikti içinde bulunduğumuz durum.
Sayfa 89 - İkinci Adam YayınlarıKitabı okuyor
Bireyin toplum içinde kendini daha özgür ve ortak değerlerden bağımsız olarak tanımlamaya başladığı içinde bulunduğumuz postmodern zaman diliminde, topluluk duygusuna vurgu yapmanın daha da önem kazandığını düşünüyorum. Çünkü ideolojilerin ortadan kalktığının iddia edildiği, sol ve sağ blokların yıkılmasıyla başlayan "apolitik" dönemle birlik- te birey, kendilikten ne anladığını yeniden tanımlamak zorunda da kaldı. İçinde bulunduğu topluluğa ne kadar ait, içine doğduğu kültür, milliyet kendisini ne kadar tanımlıyor, bütün bu sorulara bile kendisi karar vermek zorunda artık. Bu özgürlük olarak da görebileceğimiz durum, büyük bir boşluk duygusu, belirsizlik de yarattı. Bir de çocuğun aile içindeki eğitiminin itaat ve aile içinde sorumluluk almak üzerine değil de kendi yapıp ettiklerinin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği düşüncesi çerçevesinde şekillenmesiyle birlikte, birey aslında yapayalnız kaldı. Artık iyi bir dayı, iyi bir kuzen olmak yeterli değil; postmodern birey kendisinin belirlediği, belirlemek zorunda kaldığı moral değerlerle yaşamak ve kendi ipiyle asılmak zorunda.
Sayfa 145
Cehalet, artık sadece içinde bulunduğumuz bir durum değildir; bu çağda cehalet bir seçimdir. Artık kültürel hegemonyadan aptalların egemenliğine geçtik. Giacomo Papi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.