Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mektup yazarken hiç düşünme,aklına geleni içinden geleni yaz. Hiç kuş öterken düşünür mü? Hiç şair şiirini gönlüyle okurken kafasını yorar mı? Neyi ve niye düşünüp taşınıp yazacakmışsın? Kalp düşünmez. Sen bana kalbinle yaz. Olur mu?
Sayfa 25
Nötrinoları bulmak çok güç oldu, çünkü bunlar başka maddelerle nadiren etkileşime geçen hayaletsi parçacıklardır: Ortalama düzeyde enerjiye sahip bir nötrino, trilyonlarca kilometre kurşunun içinden, onun hareketini bir nebze olsun etkilemeksizin kolayca geçip gidebilir. Bu sizi epeyce rahatlatmalı, çünkü siz bu satırları okurken, Güneş'in uzaya saldığı milyarlarca nötrino, kozmostaki yalnız seyahatlerini sürdürürken, vücudunuzdan ve yerkürenin içinden geçip gidiyor.
Sayfa 15
Reklam
Her şeyi, ama her şeyi olağan dışında, Örneğin bir gülü yeşil gördüren nedir. Gözlere ışıltılı anlamlar bağlayan, Yaşamı ölüme güldüren nedir. Kalabalıklar, kalabalıklar içinden Kişiyi yüceye sürdüren nedir. Parça-parça büyümüş bir çocukluğu Olgunluk aşamalarında yaşatırca öldüren nedir.
Sayfa 51
"Yeter." diye bağırdım ona doğru. "Aptalca oyunlarını kafamın içinden uzak tut." "Nova," diye karşıma dikildi Daren. "Sakin olmalısın." "Yalancısın," dedim kaşlarımı çatarak. "Bana yardım ettiğine inanan bir yanım vardı Daren ama yalancısın. Sen bir kuklacısın herkesi sadece parmağında oynatmayı seviyorsun." Başıyla onayladı. "Beni tanıyorsun," dedi. "Bu diyarda tanıdığın tek kişi benim. Benim nasıl biri olduğumu biliyorsun. Yalancı veya değil." Beni neye ya da neden ikna etmeye çalışıyordu bilmiyorda de "Arın bana zarar vermez!" En azından diye iç geçirdim, Arın daima kararlarını benim için de en iyisi olacak şekilde veriyordu. "Bu krallığı başınıza yıkmak istiyorsa ona yardım edeceğim," dedim. "Ne gerekiyorsa yapacağım ama sonunda hayatta kalanın ben olduğuma emin olacağım."
Sayfa 408Kitabı okudu
Birinci Dunya Savasi sonrasinda kurulan ve Birlesmis Milletler'in oncusu olan Milletler Cemiyeti, 1922'de "Filistin'de yasayan halklar kendilerini yonetebilecek duruma gelene kadar" bolgenin Ingiliz mandasi olarak kalmasina hukmetti. Bolgenin adi Filistin Mandasi olmus; Filistin adi resmiyet kazanmisti. Milletler Cemiyeti, mandayi kabul etmekle kalmamis, Balfour Deklarasyonu'nun hedefini hayata gecirmekle de gorevlendirmisti. Yani Yahudiler icin bir "yurt" kurulma hedefini. Araplar bu duzenlemeye itiraz etti. Yahudilere ait bir ulke kurulursa teknolojik acidan guclu, Batililarin destegini almis ve dini acidan cok farkli bir milletin boyundurugu altina girmekten ve son tahlilde topraklarindan atilmaktan korkmuslardi. Taraflar genel olarak Filistin'i paylasmak istemedikleri gibi uc dince kutsal sayilan Kudus'u de paylasamiyorlardi. Yahudilerim kutsal saydigi Suleyman Tapinagi'nin insa edildigi Tapinak Tepesi, Kudus'teydi. Tapinak Tepesi'ni cevreleyen antik istinat duvarinin bir kismi, bugun "Aglama Duvari" olarak bildigimiz buyuk bir parcasi hala ayaktaydi. Bu kutsallik yiginini daha da icinden cikilmaz hale getirense Tapinak Tepesi ile Muslumanlarin kutsal bildigi Kubbetus-Sahra ve Mescid-i Aksa gibi yapilari barindiran Harem-i Serif'in ayni yer olmasiydi! Emevi halifesi Abdulmelik, 691'de Hz. Muhammed'in miraca ciktigina inanilan yerde ayagini bastigi yere altin kubbesiyle tanidigimiz Kubbetus-sahra'yi, hemen karsisina da Mescid'i Aksa'yi yaptirmisti.
Doğu düşüncesinde öncelikle insanlığın İsa'da dinsel birliği, sonra da İsa'da gerçekleşen bu birliğin itkisiyle ve kuşkusuz onun içinden akıp gelen sağlam bir sosyal devlet birliği düşüncesi yatıyordu. Roma anlayışı da önce dünya monarşisi görünüşünde güçlü bir devlet birliğini sağlamak, zamanla da herhalde dünyanın hakimi sıfatıyla papanın buyruğu altında dinsel birliği gerçekleştirmekti.
Sayfa 831 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
…Daha çok öğrendikçe evrene, hayata ve bütün bunların ortasında kendi hayatına daha çok hayran oluyordu.(…Hayatın içinden büyük bir şey yakalayıp bunu hikayesinin içine hapsetmeye çalışmıştı…bunu fark ettiği anda farkındalığı sona ermişti…)
Aydınlık
Aydın Aydınlık Ay-dın-lık!.. Aydın aydınlığım benim Gökte ay gibi değil!.. Gökte yay gibi gerilen ay gibi aydınlatmıyorum tepeden Toprakta sınıfların kavgasını!.. Bağlıyım ben: Çamurlu, kanlı, kara Topraklara!.. Ben o topraktaki kavgadan doğdum, İçindeyim o kavganın, İçinden aydınlatıyorurum ben o kavgayı: Biz görelim, Onlar kör olsunlar diye!.. Evet onlar, Onlar Kof çınarlar gibi karanlıklarda sallanıp yıkılırken, Onları ben Ateş aydınlığımın altına koyarak, Oyarak Gözbebeklerinin deliğini, Aydınlatıyorum Köklerine saplanan baltamızın çeliğini! Aydın Aydınlık Ay-dın-lık!..
Spinoza, insan duygulanımlarını "edilgen" ve "etkin" olarak ikiye ayırır; bunlardan birincisi kişinin dışından, ikincisi de içinden doğar. Özgürlüğe ve mutluluğa giden yol, edilgen duygulanımlardan etkin duygulanımlara geçişle, kişisel özerklik ve dışsal unsurların pençesine düşmeme maksadının gücüyle özdeşleştirilir. Erdem, "kendi doğamızın, yasalarına göre hareket etmek", mutluluk da kendi varlığımızı koruma yetimiz anlamına gelir. Bu Nietzcheci çizgiye paralel olarak bir kendi kendine yeterlilik öğretisi izlenimi verebilir; ama Spinoza gayet iyi biliyordu ki biz yalnızca kendimizi korumak için değil, aynı zamanda kendimizi mükemmelleştirmek için de dışımızdakilere -ben olmayana- bağımlıyızdır. Şunu yazmıştır Spinoza: "Hiçbir şey insana insandan daha faydalı değildir."
Aşk, insanı bir hedefe yöneltir, hayatın eşyaları içinden çekip çıkarır ve şimdi anlıyorum ki, en sonunda dünyanın sırrına doğru götürür.
Reklam
Târihî misyonu gereği, ne zaman ve nerede bulunursa bulunsun, müslümanın her şeyden önce Kur'ân'ı anlaması zorunludur. Onu anlamadan atacağı her adım, beraberinde problemler getirecek ve bir süre sonra İslâm'ın geçen asırlarında olduğu gibi Kur'ân diyalektiğinden uzak anlayışlar, içinden çıkılmaz bir kördüğüm haline gelecektir.
Depresyon kişinin tek başına içinden çıkması gereken bir durum ya da şımarıklık değildir.
Öyle güzeldi ki bizim dostluğumuz, içinden ölüm bile geçemedi.
Farklı görüşü olanları da yoruma bekleriz
Aşk, kör bir coşku ve körlükten kaynaklanan bir bağdır. Ama sevmek öz farkındalığa sahip olan, mantıksal, parlak ve zülal bir bağdır. Aşk, genellikle şehvetten kaynaklanır ve şehvetten kaynaklanan her şey değersizdir. Sevmek ise ruhun içinden doğar ve bir ruh nereye kadar yükselebilirse, sevmek de onunla birlikte yükselir.
"Kendimin içinden çıkıp gidemiyorum. Bedenim ruhumun betonu gibi, çık içinden çıkabilirsen."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.