Kitapta çoğunluk olarak Kieslowski ile yapılan röportajlar ve hakkında yayınlanan bazı yazılar ile günlüğünden kesitler var. Kronolojik sıraya göre derlendiği için zamanla değişen bazı fikirlerini, ilk dönemleriyle sonraki dönemleri arasındaki farkları, kariyerinde ve hayatında geçirdiği gelişimleri görmek açısından güzel olmuş.
Başlarda belgesel yönetmeni iken sonradan kurgu filmlere yöneliyor; yani filmlerindeki o kendine has gerçekçi ve duyguları derinden hissettiren tarzı uzun zaman belgeselle uğraşmasından kaynaklı. Bazen sanatını sevip de kendisini tanıyınca hayal kırıklığına uğradığımız sanatçılar olabiliyor ama Kieslowski benim için bundan müstesna, onun hem filmlerini hem de şahsiyetini seviyorum.
Kitabı yönetmenle sohbet eder gibi okudum, bir de baktım ki iki günde bitmiş. : )
Ben hiçbir zaman herhangi bir şeyi etkileyebileceğime inanmadım. Dahası var: Ben hiçbir zaman herhangi bir şeyi etkilemek istemedim. Şeyleri insanların dikkatine sunmak: Evet, bu tamam. Eğer insanlar onlardan etkilenmelerinin bir sonucu olarak bir şeyleri değiştirmeyi isterlerse buna çok memnun olurum, fakat bunu kendileri yapmak zorundalar, bensiz.
Eğlenceli, hafif, neşeli filmler yapmak içinizden gelmeli, oysa ben her sabah kasvetli düşüncelerle uyanıyorum ve gün içindeki olaylar bu kasvetimi daha da koyultuyor.
İyimser değilim, ama her zaman özgürlüğe sadece birbirimize birbirimizden ne kadar çok nefret ettiğimizi göstermek amacıyla ihtiyaç duymadığımız umudunu da koruyorum.
Geçenlerde Peter Handke'nin 1960'larda sinemadan eve dönmenin, seyredilen filmin oturduğumuz yere kadar bizi takip etmesinin hazzı hakkındaki bir yazısını okudum.
Din açık bir şekilde köleleştirmedir. İradi olarak, hatta arzuyla seçtiğiniz bir köleleşmedir. Yine de benim gözümde inanç, bir özgürlük fırsatıdır. İnanç, özü itibariyle, kurumsallaşmış dinlerden ayrı bir şeydir.
Kafka, adaletin (ve bunun sonucu olan bağışlayıcılık kavramının) tamamen anlamsız olduğunu kavramıştı. Biz hep sanki yanlış yargılanıyormuş ve yanlış anlaşılıyormuş hissine kapılırız. İnsanlar geri dönüşü olmayan hatalar yaparlar. Ömürlerinin kalan kısmında hep bu hatalarıyla birlikte yaşamaları gerekir. Biz adaleti şu büyük bina, bu büyük vaat sayıyoruz, ama ona ulaşamayız.
Din açık bir şekilde köleleştirmedir. İradi olarak, hatta arzuyla seçtiğiniz bir köleleşmedir. Yine de benim gözümde inanç, bir özgürlük fırsatıdır. İnanç, özü itibariyle, kurumsallaşmış dinlerden ayrı bir şeydir.