TAN VE TEN
TAN VE TEN (Ergin Günçe’ye) Evrensellikten öldüler, sözde erdemlice Yağmur peşlerinden gitti, sözde erkenden O zaman kıştı, şimdi dengesiz mevsimler Göğün örgütlenmesinde bir saçmalık Gündüzler neyse hep zenci Geceler neden sarışın doğuruyor olmadık yere Cebren, diriliyor madalyonun yüzsüzlüğü Önce yak, sonra yargıla Tuhaf zamanlarını
Sayfa 30
Bilinaçaltı
Bilinçaltının bazı insanların kararlarını nasıl etkilediğine bir bakalım. Hepimizin istekleri ve arzuları var. Çoğu insan mükemmel hayat arkadaşını bulmak ya da çok para kazanmak ister. Bazı insanlar için bu arzular, dünya görüşleri üzerinde büyük etkiye sahiptir ve burunlarının ucundaki şeyleri görmek yerine sadece istediklerini görmelerine neden olabilir. Eşlerini bulma arzusu bazı uyumsuzlukları ya da kusurları görmelerini engelleyebilir. Kolay yoldan para kazanma ihtiyacı, sonucu apaçık kötü olabilecek bir şeye yatırım yapmalarına ya da dolandırılmalarına yol açabilir. Ancak bu insanlar bilinçsiz olarak çoğunlukla inanmak istediklerine inanırlar. Derinlerde bir yerde bir şeylerin yanlış olduğunu bilirler ve genellikle bu nispeten garip his olarak ortaya çıkar; kendilerini kandırdıklarını söyleyen bir içses ya da bir önsezi olarak. Bazı insanlar içseslerini dinler, diğerleri ise istekleri doğrultusunda düşünmeye ve kendilerini kandırmaya devam ederler. Her iki yol da bizim düşünüş, davranış ve hissediş şeklimiz üzerinde bilinçaltının güçlü etkisine örnektir.
Reklam
İçses onaylı alıntı..
Yakın zaman öncesine kadar kazançların helâl olup olmadığı önemsenirdi. Helâl kazanç arzulanır, haramından şiddetle kaçınılırdı. Hiç kimse haram kazancı savunamazdı; haram kazancıyla övünemez, caka satamazdı. Zaten kazanç haram olmazdı; haram olan şey olsa olsa ancak kayıp olurdu. Hiç kimse kazancı ve dolayısıyla işi haram olana özenmezdi. Kazancın ve işin helâl olmamasını belirleyen şey ise, o şeyi Allah'ın uygun bulup-bulmamasıydı. Ama bugün kazancın helâl olup olmamasına değil, çok olup olmamasına bakılıyor. Allah kale alınmıyor ve çok kazanç her ne biçimiyle olursa olsun helâl bile olsa azına tercih edilir bir duruma gelindi. Kazancı haramdan olanlar baş- ları dik etrafa caka satarak gezinirlerken; diğerleri onlara gıptayla bakıp, onların yerinde olamamanın derin acısını yaşıyorlar.
"Öyleyse özgüven duygusunu nasıl geliştirebilirim?" Yanıt şu; bunu yapmak zorunda değilsiniz! Özgüven yaratmak ya da hak etmek için özellikle değerli bir şey yapmak durumunda değilsiniz; tüm yapmanız gereken şey o eleştirel, nutuk çeken iç sesi kapatmanızdır. Çünkü o eleştirel içses yanlış!
Akaşik Kayıtlar
Bu, dördüncü alt ırkta kendini tüm gücüyle gösterdi (Eski­ Turanlılar. Eski Uygurlar da denir, bunlar çağımızdan on ya da on beş bin yıl önce Gabi çölü civarında yaşamış olan Uygur ya da buradaki ismiyle Turanlardır) . İma edilen güçler üzeri­ ne eğitim gören bu ırkın mensupları, bunları genelde kendi isteklerini ve arzularını tahnin etmek için kullanıyorlardı. Fakat bu şekilde kullanıldıklarında, güçler kendi kendilerine karşı tesir ederek birbirini yok ediyorlardı. Bu sanki ayakların ısrarla bir insanı ileriye götürmek istemesi fakat buna karşın üst bedenin geriye dönmek istemesi gibi bir şeydir. Bu tür yıkıcı tesirler/ etkiler ancak insanda gelişebilecek yeni manevi güçlerin ortaya çıkması ile durdurulabilirdi. Bu ise düşünce gücüydü. Mantıksal düşünce, bencil kişisel istek­ leri çekingen kılıyor. Bu mantıksal düşüncenin kökenini be­ şinci alt ırkta (Eski Samilerde) bulmak durumundayız. İnsan­ lar sadece eski anılarda kalmayıp onun ötesine geçerek farklı farklı edinimleri karşılaştırmaya (kıyas) başlıyorlardı. Karar verme gücü / yetisi gelişiyordu. Ve bu karar gücü, istekleri, arzuları dengeliyordu. Hesap etmeye, kombine ehneye başlanıyordu. Düşüncelerle çalışma yöntemleri öğreniliyordu. Ön celeri kendini her arzuya teslim eden, ancak şimdi ilkin dü­ şüncenin bu isteğe izin verip vermediğini soruyor. Dördüncü alt ırkın insanları dizginlenemez bir şekilde arzularını tatmin etmeye koşarken, beşincilerden bazıları iç seslerini (Dünyanın tüm halkları gibi Almanlar da vicdana içses derler) dinlemeye baş­ lıyorlar. Ve bencillerin taleplerini yok edemese de, bu iç sesin tesiri arzulara set çekiyor
. son .
Korkuyla maskelenmiş evetler yerine özgür hayırlarla doldurun hayatınızı . Hayır derken başkalarının sınırlarını çiğniyormuşuz gibi yanlış bir algıya kapılırız . Oysa çiğnenen sizin sınırlarınızdır . Bu yanlış algıya kapılma nedeniniz içinizde sizi yanlış yönlendiren ve sizi eleştiren iç sesinizdir . Sizi köleliğe zorlayan içses ...
Sayfa 173 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
88 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.