Bazı kalplere uğrarsın, ayrılık hiç gelmesin istersin. Bazı kalplerde de iğne ucu kadar yer kaplamak istemezsin. İnsanı insana çağıran, birbirine yaklaştıran huzurdan başka bir şey değil. Huzur verdiğin ve huzur bulduğun bir kalpte upuzun ikamet eder, orayı evin bilirsin.
Kesikler farklı olsa da yaralarımız hep aynı renkte kanar.
Dertlerimiz dünya olsa da göz yaşlarımız aynı renkte akar.
İğne tenimizi başka ölçülerde delse canımız aynı yanar
Savaşın çocuklarıyız biz. Ölsek de dünya var olmamış sayar.
Ve gözleri de bilirim ben, tümünü bilirim Gözler ki tek cümlelik yaftada özetler seni; Ben ki yaftalanmış yayılmışım bir iğne altında, Ben ki iğnelenmiş, duvarda kıvranmaktayım, Nasıl başlayabilirdim o durumda Tükürmeye günlerimle alışkanlıklarımın izmaritlerini? Nasıl cüret edebilirdim hem de?
Tamamıyla. Bak, ben de Selma’nın bu şüpheyi veren huylarını gördüm. Garip bir yırtıcılığı var. Bir gün ansızın benim koluma iğne batırdı. Şaka için değil, fena batırdı. Boş bulundum, sıçradım ve can acısından bağırdım. Etim kanadı. Ne yaptı, biliyor musun? Kanayan noktayı emdi.
Velinin birine sormuşlar: "Allah isterse deveyi iğne deliğinden geçirir mi, geçirmez mi?"...
"-Geçirir."
Demiş veli. Kuru akıl yine sormuş:
"- Nasıl geçirir, deliği büyüterek mi, deveyi küçülterek mi?"
Veli gülmüş, demiş ki:
"- İsterse deliği büyültür, isterse deveyi küçültür, isterse de ne onu yapar, ne onu, yine de geçirir."
İşte sır idrakinin en güzel ifadesi. Ve buna göre bir diyalektik sahibi olmak...
"Zübeyde hanım, bir gün yorgan kaplarken dizine iğne batması sonucu Selanik’e hastaneye getirilir. Evlenecek kızı arayan genç bir delikanlı olan Ali rıza bey de bu sıralarda seninki de bulunmaktadır."
Sayfa 15 - Kripto Basım yayıncılık 25 ocak 2020Kitabı okuyor
"Sanki cennet yeryüzüne inmiş de, ben ikisinin arasında kalmışım, bir iğne deliğinden soluk almaya çalışıyorum."
Hüznün gölgesi düştü umutlara! üşür yarınlara.
Sabır ile bekler yaşlar, yürek yorulunca acısı gözden akar. neyi anlatır dökerken kim bilir! neyi hatırlatır hangi maziyi anımsatır kim bilir.
Bir sima mı hatırına gelir,yoksa yanan yüreğine mi dokunur sabrın ızdırabı? Bi haber yaşardı harabeler içinde. bin derde devaydı sabır! etmesini bilene. Bilmeyene ölüm tek çare.
Hatırı yoktur geçmişin, gelecek günler meçhul.
Nakışlanıyor imtihan düğümleri Taze ömrün
Kaderine. Seyreliyor umut düğümleri iğne iplik ne çare? Mazisi soğuyana doğacak güneş ne çare ne çare.?
Aلİ
Bu ülkelerin, bu kentlerin, bu kırgının öcünü senden alacağız, ey zalim, ey ahmak, ey sersem Sultan. Bu yaptığın yanına kalmayacak, eeey tepeden tırnağa kana batmış, sen eeey kocaman, kör gözlü zulüm dağı. Bu yaptığın senin de, o kocamış ulukepezin de yanına kalmayacak... Çok yakında o küçücük, iğne ucu kadar küçücük karıncalardan belanı bulup yeryüzünün tekmil yaratıklarına rezil olacaksın, rezili rüsvay...
Sayfa 19Kitabı okuyor
Deve ve iğne deliği tasviri
"Bizim âyetlerimizi asılsız sayanlar, büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir!" (Araf 40)
Sayfa 54Kitabı okuyor
Ağzından bal damlayan arının bile, kıçında iğne var. Ne güveni? 🖖Buk
Ölmüş bir hayvanın kırpılmış tüyü, -tabi buradaki ölmüş hayvan domuz dışındaki hayvanlardır; zira domuzun bütün parçalan necistir. Sadece kunduracıların domuz kılı kullanmasına zaruretten dolayı ruhsat tanınmıştır. Çünkü kunduracılar için hiçbir şey (iğne gibi kullandıkları) domuz kılına alternatif olamamaktadır
Şeytanın ta kendisi 3 duvardaki el
"İnsanlar birbirlerine neden böyle bağlılardı?. Neden sağduyu ve muhakeme gücümüzün her an kısa devre yapabileceği bir elektrik akımıyla donatılmıştık?. Neden bizi aptal durumuna düşüren kimyasallarla doluyduk?. Nasıl olup da aynı anda hem bu kadar heyecanlı ve öfkeli hem de beynimize binlerce duygu dolu iğne batırılıyormuş gibi hissedebiliyorduk?.
Sayfa 182 - EPHESUSKitabı okuyor
