Miss gibi hokey hikayesine kim hayır diyebilir ki
Böyle güzel kurguları ayrı seviyorum. Spor temalı, romantik, eğlenceli ve akıcı. Spor temalı deyince aklımıza daha genç kurgu lise çağı geliyor ama burda ikili biraz daha yetişkindi ki benim için bu ayrı bir güzellikteydi. Hem kadın hem erkek karakterin gözünden okumak aralarında gelişenleri daha
...Vücut çabucak yorulur, ruh ise daima özgürdür; önceki nesillerin hatalarını tekrarlayarak oluşturduğumuz bu cehennem döngüsünden çıkmamıza elbet bir gün yardımcı olur. Düşünceler hep aynı kalsa da onlardan daha kuvvetli bir şey var: aşk.
Çünkü gerçekten aşık olduğumuzda başkalarının da kendimizin de en iyi yönlerini görürüz. Sözcüklere, belgelere sözleşmelere, ifadelere, suçlamalara ve savunmalara ihtiyacımız kalmaz. Tek ihtiyacımız olan Zebur'da söylendiği gibidir:
Adaletin yerinde küfür vardı, doğruluğun yerinde daha da fazla küfür vardı. Ama tanrı hepsini yargılayacak, adil olanı da küfredeni de, Tanrı her ikisini de yargılayacak; çünkü her amaç gerçekleşmek için vakit ister.
Dileyelim ki öyle olsun. Tanrı yolunuzu açık etsin, sevgilim.
Andrey Tarkovsky, Ünlü şair Arseniy Tarkovsky'nin oğludur. Sinema eğitimini Moskova'da Devlet Sinema Okulunda gördü. VGIK Sovyet Film Okulu'na girmeden önce müzik eğitimi aldı.
1960 yılında Sinema Okulu için yaptığı diploma filmi aynı zamanda ilk filmi ve tamamen Sovyet topraklarında geçen tek filmidir. Silindir ve Keman, Çocuk bir
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
Birbirimizi öldürüyoruz ya da öldürmek üzere tehdit ediyoruz; kısmen, sanıyorum, gerçeğe biz kendimiz sahip olamayışımız endişesiyle yapıyoruz bunu; başka birileri değişik bir doktrinle gerçeğe daha çok yaklaşabilir korkusu ile. Bizim tarihimiz,
kısmen, uygun düşmeyen efsanelerin birbiriyle ölümüne çarpışmasından ibaret. Eğer seni ikna edemiyorsam seni öldüreyim. Bu, senin fikrini değiştirebilir. Gerçeğin tarafımdan algılanışına sen tehdit oluşturuyorsun, özellikle benim kim olduğum ve benim doğamın ne olduğu konusundaki gerçeğe karşı bir tehditsin.Hayatımı adamış olduğum dünya görüşünün uygunsuz olduğunu görmekten kendimi alıkoymak için elimden ne gelirse yapacağım. Var olduğuna inandığım bir psikolojik dinamiği sergilemeye çalışıyorum ki mevcut olan bu psikolojik dinamik önemlidir ve endişe vericidir.
Bunun yerine ihtiyacımız olan şey anlatım ve diyalog yeteneklerimizin bilenmesidir, hani bir zamanlar mantık ve retorik adını verdiğimiz ve her kolej eğitiminde yer alması temel sayılan dersler aracılığıyla şefkat yeteneklerimizin bilenmesi gibi: Bunların da tıpkı zihin geliştirme yeteneklerimizi artırmak için konan dersler gibi okutulması gerekir, pratik yapılması gerekir, mükemmelleştirilmesi gerekir.
Hepimiz hayatımızın farklı dönemlerinde maske takıyoruz. Kabul etmek istesek de, istemesek de oradalar. Bunun her zaman kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum; bazen bu maskeler bize ihtiyacımız olan korumayı sağlıyor. Bu, bana kötü bir haber aldığım ama aynı zamanda hemen önemli bir toplantıya gitmek zorunda kaldığım zamanları hatırlatıyor. Orada olmak, o anın içinde kalabilmek ve kötü haberle ilgili tüm duygularımın yüzümden okunmasına izin vermemek için, kendime bir tuvalet aynasında elimden gelen en iyi moral konuşmasını yapıyorum ve "kontrol bende" maskesini takıyorum. Ayrıca yıllar boyunca derinlerde acı çekiyor, korkuyor ve yalnız hissediyorken de "her şey yolunda" diyen maskeler taktım.
Ah Tanrım! Gözyaşlarımı görüyorsun. Bizlere payımıza düşen acıyı verdin. Üzerine bir de bizlere işkence eden ve tesellimizi avucumuzdan alan, sana olan güvenimizi sarsan, merhametinden ve rahmetinden şüphe etmemize neden olan insanlar göndermesen olmaz mıydı? Her daim ihtiyacımız olan şifayı ya da gücü çevremizdeki her şey aracılığıyla bize veren sen değil misin? ''Varlığının yüceliğini bir türlü anlayamadığım Tanrım, ruhum senle doluyken neden bana yüz çevirdin? Beni yanına çağır! Daha fazla susma!'' Susuzlukla kavrulan ruhumun daha fazla gücü kalmadı.
120 günlük yolculuğu, kısacık bir öyküye sığdırmış Marlo Morgan. Bir Mutant'ın (bizden biri) Gerçek İnsanlar'la (Aborjinler'le) olan bu yolculuğu öğretilerle dolu. Hayata onların gözlerinden bakmak, doğayı bir de onların sesinden dinlemek gerek. Hatta sessizliğin bile ne çok şey anlatabileceğini onlardan öğrenebiliriz.
Yarınlar
Kütüphanemde olmasını istediğim ve okumayı ertelediğim kitaplardan biriydi. Sindire sindire görece daha müsait olduğum bir zaman diliminde okumayı tercih ettim, doğru karar vermişim.
Bu kitabı okumaya başladığımda bir kadın olarak, hayatımın hatırlamaya başladığım yıllarından itibaren neler yaşamışım, nelerle karşılaşmışım düşüncesi hakimdi