Köprüden Önce On Çıkış!
İki kör tanıdım şu ömrümde; Biri, senden başkasını görmeyen ben; Diğeri benden başka herkesi gören sen.
perspektif
Dünyadan bakan bir insan ayı yukarıda görür. Aydan bakan bir insan ise dünyayı yukarıda görür. Yani uzayda yön kavramı, varlığını bulunduğunuz konum borçludur. Einstein, göreceliliği bilimsel bir temele oturtunca göreceliliğin kendisi dışında çoğu şeyin göreceli olduğu anlaşıldı. Bu olay sadece insan ilişkileri bağlamında değil doğal dünyada da
Sayfa 122 - Luna YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
112 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Mənə çox maraqlı gələn əsərlərdən biri idi və 1 gecədə oxuyub bitirdim. Yaşadığı şəhərin divarları ilə, küçələrlə dost olacaq qədər yalnız bir adam düşünün. Və bir gecə təsadüfən qarşılaşıb dost olduğu gənc qız–Nastenka...Yalnızlığına son vermək üçün adam Nastenkaya dost olmalarını təklif edir. Ona heç vaxt aşiq olmaması şərti ilə Nastenka bu
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Varlık Yayınları · 201674.2k okunma
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Kitaplık Duvar İncelemeler Alıntılar İletiler Hedefler Yorumlar İncelemelerde Ara
Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 2023171.8k okunma
304 syf.
9/10 puan verdi
Hatırlatıcı Başlıklar
İnceleme demeyelim de kitap aklıma geldiğimde hatırlamak için yazıyorum bunu. Siz okuduğunuzda ne diyor bu diyebilirsiniz :) Kitabın en beğendiğim kısmı aslında soruları. Düşünen her insanın soracağı sormuş olacağı sorması gerekenleri sorup çok okumuş çok bilen bir arkadaşınızla bu sorular üzerine akıl yürüttüğünüzü düşünün. Bundan keyif
Incognito - Beynin Gizli Hayatı
Incognito - Beynin Gizli HayatıDavid Eagleman · Domingo Yayınları · 20136.8k okunma
Reklam
Hep aynı ses, aynı şarkı, aynı sağır gökyüzü. Dilsiz bir deniz, kör bir düzen, yalancı yüzler, aptalca bakışlar. O iki yüzlü selamlar. Hep aynı tempoyla geçen mânâsız bir gün. Hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar.
Gözlerinin parıltısına, rengine, kokusuna, hareketlerine öylesine aşina idim ki, ruhlarımız önceki bir hayatta, cisimsiz maddesiz bir âlemde karşılaşmış da tek asıldan, tek maddeden oluşmuş, böylece bizim yeniden birleşmemiz âdeta kaçınılmaz olmuştu. Ben bu hayatta da onun yanında olmalıydım. Hiçbir zaman el sürmek değildi istediğim; gövdemin görünmez ışınlarının ona değmesi bana yetiyordu. Korkunç macera! İçimde ilk görüşten kalma, aşina bir duygu: Ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı? Bu aşağılık dünyada ya onun aşkını isterim, ya da hiç kimsenin!
Sayfa 20
Ben o iğneden yine de vazgeçmedim, paslı da olsa benimdir, dedim. Bir gün yokluğu geçirdim iğnemden, yokluğu işledim. Bir gün kavgayı, bir gün yalnızlığı, bir gün sevdayı, sonra ayrılığı, sonra hasreti işledim. İğnemin metal deliğinden acıyı geçirdim, dudaklarımın arasında ıslattım, gözümü kısıp kör bir delikten uzattım ipi, işinin ehli terziler gibi besmeleler çekip iki ucunu eşitledim. Ama sonunu düğümlemedim. Her nefes alışımda bir iğne battı kumaşın üzerine, her nefes verişimde bir iğne çıktı üzerinden. Acımı ince bir işçilikle, tek tek, nakış nakış, sabırla işledim. Kanayan güller mi bitmedi üzerinde, kurumuş çiçekler mi, solmuş menekşeler, dağılmış laleler, perişan bahçeler mi, hiç bilemedim. Gün gelip bitecek. İpek de olsa, çuval da olsa her kumaş bitiyor sonunda bir gün.
Sayfa 133 - Doğan KitapKitabı okuyor
Şaka değil, üç yıldır, hayır, iki yıl dört ay oldu; ama nedir günler, nedir aylar? Benim için önemi yok onların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. İki yıl, dört aydır bu oda, benim hayatımın ve düşüncelerimin mezarı oldu. Bu sesler, bu gürültüler ve bütün diğerlerinin bu hayat belirtileri, bu ayaktakımının hayatı, ki bedence ve ruhça aynı soydandır hepsi, bana pek acayip, pek anlamsız geliyordu.
Reklam
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
Cinnet Çarşısı
rahmaninof'un piyano konçertosu saat dokuz nargile meraklısı kadınlar emirgân'da tek tük yine her satır başında vlaminck'e dönüyorum yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki ne kadar ampul varsa beyoğlu'nda kör kütük kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor ben de götürüyorum sirkeci garpalas 32 birisi neuilly'den iki uçak mektubum var nerdesin inge nerdesin nerede değilsin ki
İNANMAYI İSTEMEK
Âşık-hikayecilerle onun ortak bir özelliği de, geleneğin hikayecileri gibi anlattığı şeylere ''inanma''sıdır. Azra Erhat'la konuşmasında ünlü Kürt ''dengbej''i Abdalı Zeyneki üzerine bir efsaneyi anlatıyor: Bu iki gözü kör destancı yolda bir yaralı turna bulmuş. Yüce bir dağın başına çıkmış ve günlerce, gecelerce Allaha yalvarmış ''Turnayı sağalt, benim de gözlerimi aç'' diye. Birden bir ışık patlamış. Gözünün önünde ve patlayan ışıkta turnayı görmüş. Turnaya elini uzatmış, turna uçmuş gitmiş... Azra Erhat'ın: ''Abdalı Zeyneki'nin gözü açılmış mı?'' sorusuna, Yaşar Kemal: ''Açılmış tabii, ve gerçekten de açılmış. Altmış yaşından sonra açıldığı söyleniyor ve gören var,'' diyor. Yaşar Kemal bu mucizeye gerçekten inanmış mı? Bu, yersiz bir soru bence. Belki aklı ile inanmıyor, ama hikayeci, destancı olarak inanmak istiyor içinden. Öyle olmasa halk destancılarının anlatmalarındaki tadı ve gücü veremezdi hikayelerine.
Yaşar Kemal'in Yörük Kilimindeki NakışlarKitabı okudu
İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı?
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.