Uexküll için, en basit hayvan yaşantısını dahi nesneleştirmek olanaksızdır. Başka bir Umwelt'te saklı bir anlamı veya "motif"i anlaşılır kılmak, bu hayvan çevresiyle işlevsel bir işbölümünü, paylaşımı da gerektirir; bu işbölümü şiddete dayalı da olabilir. Örneğin Uexküll'e göre, karasinek dünyasının motifleri, örümcek dünyası için inşa edici bir arketip niteliğine sahiptir. Benzer bir bağlantı, kene ve memeliler arasında da bulunabilir. Memeliler dünyasından yükselen bazı duyumlar, kokular, tenin ılık dokusu, nüfuz edilebilir bir ten, kene için inşa edici motiflerdir. İki canlı arasında motiflerin paylaşımıyla yaşam bulan bu "kontrpuan ilişkisi" veya "işlevsel işbölümü", iki dünya arasında görüngü alışverişini mümkün kılar. Bu etkileşim sırasında bir Umwelt diğerine temas etme olanağıyla donanır. Bu bağlantıyla, başka bir canlının dünyasına dönük araştıran bir gözlem alanı değil de, diğeriyle "doğal" bir anlamın, işlevin paylaşıldığı bir görüngü dünyası açılır. Bunun dışında, diğer canlının kendi özel dünyasında açığa çıkan duyum ve eylem çevrimini anlamak zordur. Uexküll, bu zorluğu, genel bir "plan" ya da "tasarım"ın parçası saydığı anlam ve işlevlerin değerlendirilmesi yoluyla olanaklı olduğunu ortaya koyar. Bu plan, beni başka canlılarla bir arada tutan, neredeyse metafizik tınıları olan büyük bir tasarımdır.
Sayfa 12 - Uexküll'de Doğanın Görüngübilimi - Akademim YayınlarıKitabı okuyor
3 ay sonra 40 yaşımı deneyimleyecegim. Hayatının en verimli, farkındalığı en yüksek dönemlerine hangi deneyimlerle geldin dersen. Bu dünyaya dair hedeflerin ve bu hedefler uğruna çabalamanin çok boş ve gereksiz olduğunu öğrenerek geldim. Dünyanın imtihan yeri olduğunu bilirdim ,idrak etmiş durumdayım artık. Sirtimi dayadigim iki dağdan birini kaybetmiş olmanın hüznüyle (çaresizliğin ne demek olduğunu dünyanın ne kadar boş olduğunu anladığım kırılma noktam), diğerini de her an kaybedecek korkusuyla geldim. Kırıla kırıla merhametimi, kazık yiye yiye başkalarına olan güvenimi kaybetmis şekilde geldim. Bu mesafeli, karşı tarafa aşıcı şüpheci bakan Gulfidan ile çok mutlu muyuz bilemiyorum ama yaşam alanı güvenli olduğu için huzurluyuz diyebilirim. 40 li yaslarim bu deneyimlere da farkli tecrübeler eklenerek gidecek. Bunu da 50 li yaslarima bir not olarak yazıyorum. 10 yıl sonra dünya müslümanlar için daha da zor olacak şüphesiz. Umarım 50 yaşıma ibadetlerimi artırmış, hafız olmuş, buranın imtihan yeri olduğu idrakini hayatıma naksetmis bir kul olarak gelmisimdir. Müslüman ümitsiz olmaz..
Reklam
240 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Hayat, her zaman mutlu sonlar yazmaz. Çoğu zaman yarım kalan ilişkiler, edilememiş vedalar ile terk edilir yaşam. Posta Güvercinleri de bize, bunları tüm açıklığı ile gösteriyor. Realistik bakış açısı ile kaleme alınmış, savaş dönemini anlatan Posta Güvercinleri, yoğun hisleri ile okuyucuyu bir hüzne sürüklüyor. Hayatın acı yanını gözler önüne seren eser, hem savaştan kaçan bir aileyi hem de kendinden kaçan bir bireyi konuk ediyor kalemine. Yalın dili, hayatın içerisinden kurgusu ve akıcı üslubu ile okuyucuya kendini okutturan bir eser olmasının yanı sıra; yeni yazar elinden çıktığı belli olmayan bir eser. Psikolojik açıdan, etkileyici ve düşündürücü. Çünkü dediğim gibi, realistik. Toplumun hem iyi hem de kötü yanını, bir ayna misali esere yansıtıyor… Victoria ve Cavidan birbirine yakın olan iki dost. Kader onları bir araya getirdi ancak nahoş bir durumda. Yıllar sonra, bir Nalan geldi onların yanına. Güzel ve anlayışlı bu doktor, onları anlamak ve geçmişte yaşananları telafi etmek istiyordu. Ancak her şey öyle kolay olmuyordu… Çabaları, amacı ve edindiği sonuçlar oldukça çarpıcıydı. Görünen şeyler, her zaman göründüğü gibi olmayabiliyordu… Benim için etkileyici bir eserdi. Hala aklımda olan o yaşananlar içimi acıtıyor ve insanların acımasızlığına üzülüyorum. Dilerim ki kalemi daim, okuyucusu bol olur yazarın.
Posta Güvercinleri
Posta GüvercinleriZeynep Perçin · Siyah Beyaz Yayınları · 20247 okunma
İki yokluk arasındaki bir çizgiydi yaşam ve en temel mutluluk, bu çizginin üzerinde olabilmekti.
Hangisi?
Ölmek mi yaşamak mı dersin azizim? Hangisinin sonu sonsuzluğun yegane parçası Nefes alıp verdiğin ücretsiz yaşam mı Ruhun hiç ölmeden yaşadığı alem mi? Bin kere kırılıp yine devam ettiğin alem mi? Yoksa bir seferlik can verdiğin ahiret mi? Ey bu yolun yolcusunun fakir misafiri Aradığının tümü yaşadığın yerin içinde mi Yoksa herkesin eninde vardığı son durakta mı? Huzur, aradığın bir güzelin masum teninde mi Yoksa ölümsüz bir kalbin saf şefkatinde mi? Gördüğün kainat gözlerin iç bakışlarında mı? Yoksa görünmeyenle gördüğün kalp gözünde mi? Geceler güneşin batışındaki bir karanlık mı? Yoksa hiç gündüzü olmayan bir dehliz mi? Aradığın özlem bir çocuğun saf anılarında mı? Yoksa hayallerine kavuşup orada durup kalmak mı? Mülk dediğin şatafatlı süslü saraylar mı? Yoksa iki metrelik kabrin musalla taşında mı? Asıl yorgun olan üzerindeki ayrılmaz bedenin mi? Yoksa durmadan dolaşan düşüncelerin yoğunluğu mu?
Ensari
Ensari
UYKU VE ALZHEIMER
Gelişmiş ülkelerde en korkulan iki hastalık demans ve kanserdir. İkisi de yetersiz uykuyla bağlantılıdır. İkincisine uykusuzluk ve beden konulu bir sonraki bölümde değineceğiz. Beyne odaklanan ilki ne gelince, uykusuzluk Alzheimer olup olmayacağınızı belirleyen kilit yaşam tarzı faktörü olarak kabul görme yolunda hızla ilerliyor. İlk kez 1901 yılında Alman doktor Aloysius Alzheimer tara­fından saptanan hastalık yirmi birinci yüzyılın en büyük kamu sağlığı ve ekonomik zorlukları arasında yer alıyor. Dünya üze­rinde 40 milyondan fazla insan bu yıkıcı hastalıkla boğuşuyor. İnsan ömrünün uzaması sayının hızla artmasında etkili olsa da toplam uyku süresinin kısalmasının rolü de çok büyük. Bugün altmış beş yaşı üstü her on yetişkinden biri Alzheimer hastası. Teşhis, önlem ve tedavide ilerleme sağlanmadığı sürece bu hızlı artış devam edecektir.
Sayfa 185 - Pegasus Yayınları: 1. Baskı: İstanbul, Şubat 2019 - İngilizceden çeviren: Sevinç Seyla TezcanKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.