Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nihal Atsız, Sinanoğlu, Renan
_Nihal Atsız: _Bu memleket gerizekâlılarla, delilerle, ruh hastalarıyla doludur. _En büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük bir karşılık beklemeyiniz. _Bütün dünyada yurt düşmanlarına müsamaha
Bir Halkı Savunmak
Hiyerarşik sistemle başlayan kadının içine alındığı statü çözümlenmeden, ne devlet ne de dayandığı sınıflı toplum yapıları izah edilebilir. En temel yanılgılardan da bu nedenle kurtulunamaz. Kadın bir cins olarak değil, bir insan olarak doğal toplumdan koparılıp en kapsamlı köleliğe mahkum edilmektedir. Tüm diğer kölelikler kadın köleliğine bağlı olarak gelişmektedir. Dolayısıyla kadın köleliği çözümlenmeden diğer kölelikler çözümlenemez. Kadın köleliği aşılmadan diğer kölelikler aşılamaz. Doğal toplumun bilge kadını ana tanrıça kültünü binlerce yıl yaşamıştır. Her zaman yüceltilen değer ana tanrıçadır. O zaman en uzun süreli ve kapsamlı toplum kültürü nasıl bastırıldı ve günümüzün süslü püslü kafes bülbülüne dönüştürüldü? Erkekler bu bülbüle bayılabilirler, ama o bir tutsaktır. En uzun süreli ve derinlikli bu tutsaklık aşılmadan, hiçbir toplumsal sistem eşitlik ve özgürlükten bahsedemez. Kadının özgürlük ve eşitlik düzeyinin toplumun bu yönlü düzeyini belirlediği yargısı doğrudur. Daha doğru dürüst bir kadın tarihi yazılmamıştır. Kadının hiçbir sosyal bilimde yeri gerçekçi olarak konulmamıştır. Kadına en saygılıyım diyen bile, bunu ancak kadın tutkularına alet olduğu oranda geçerli bir hüküm olarak belirler. Kadın, cinselliği dışında bir insan dostu olarak günümüzde bile hiçbir erkek tarafından kabul edilemez. Dostluk erkekler arasında geçerlidir. Kadından dost demek, ikinci gün cinsel skandal demektir. Bu yönlü yaklaşmayı aşan bir erkeği bulmak veya yaratmak en temel özgürlük adımlarından biri olarak değerlendirilmelidir
Reklam
Konuyla ilgili birçok referans kitap var ama ben sadece ikisini paylaşacağım; "aşkın metafiziği" ve "kadın ikinci cins"
Gönderi kullanım dışı
Sevgili Refik, İhtimal sana fazla yazıyorum. Fakat ben bundan memnunum. Bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu mektuplarla pervaz-ı evraktan oluşmuş ve bütün mesafeler boyunca sürekli maddi ve manevi bir bağ ile kendimi sana bağlı tutmak istiyorum. İletişimimizin bu gidişatı seni bunaltıyor mu? Geçen mektubumu Niğde’den yazmış ve o
20. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı
1-Yabancı Albert, Camus 2-Kayıp Zamanın İzinde, Marcel Proust 3-Dava Franz, Kafka 4-Küçük Prens Antoine de Saint-Exupéry 5-İnsanlık Durumu, André Malraux 6-Gecenin Sonuna Yolculuk, Louis-Ferdinand 7-Gazap Üzümleri, John Steinbeck 8-Çanlar Kimin İçin Çalıyor Ernest Hemingway 9-Adsız Ülke, Alain-Fournier 10-Günlerin Köpüğü , Boris Vian
“Erkeklerin kadınlar üzerine yazdıklarına kuşkuyla bakılmalıdır, çünkü onlar hem yargıç hem davacıdırlar.” [Simone de Beauvoir / Kadın: İkinci Cins -1]
Reklam
"sen çok güçlü bir kadınsın" vesaire sayfasından
Geçenlerde bir parfüm beğendim, “bu kadar para vereceksem emin olmalıyım” diyerek parfümü Google’da arattım. Bütçem, zevklerimden bütünüyle emin olmam için yeterli değil. Ekşi Sözlük’te Donetella Versace’nin kokuyla ilgili yorumlarını aktaran bir yazı gördüm. Versace kokuyu duyanların kendilerini gerçek anlamda “kadın” hissetmelerini, parfümü kendilerine bir “armağan” olarak kabul etmelerini istemiş, kokuyu da “şehvetli, nadir ve narin, hem kırılgan hem vahşi” diye tanımlamış. Umarım kadın gibi hissetmenin ne demek olduğunu Donetella Hanım’ın ifadesiyle daha iyi anlamışsınızdır. Ben ister istemez bu ölçütleri sağlayabiliyor muyum diye düşündüm. Evet, geçen gün metrobüste bana dik dik bakan dedeye öfkelendim. Vahşiydim, bana çarpan yamulurdu. Sonra sinirim bozuldu, herkesin içinde katıla katıla ağladım. Kırılgan ve narinim elbette. Nadir miyim? Öyle diyenler var. Şehvetli miyim? Öğle yemeklerine şap atılan, dört erkek müdür yardımcısının koridorda kızların etek boyunu not alarak tahakküm kurmaya çalıştığı küçük bir Anadolu Lisesi’nde dört sene geçirip bu yaşa geldim, öyle veya böyle kurtardım herhalde libidomu. Simone de Beauvoir, İkinci Cins[i] adlı kitabında sürekli farklı tanımları üretilen bu “ideal kadının’’ başarısızlık ve suçluluk duygularından kaçamayacağını, çünkü bu türden kadınlığın mistik standartlarını yakalamayı başarırsa, onun artık insan gibi davranamayacağını ancak bir serap olabileceğini savunuyordu. -zeynep ülkü çolak
Karanlık günler çağırıyor bizi ! Sanki çok aydınlıktaymışız gibi ! ..... Çok daha karanlık günler çağırıyor bizi ! Güneşli günler ! güzel günler !... Günler ! Günler ! Günlerimiz !..... Henüz olmadı !...... Fırlatıp attım !
245 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.