Osmanlı ordusu Suriye bölgesinden çekilip Halep’in ötesi ne gittiği zaman açıkça anlaşıldı ki, Emir Faysal’ın barış konferansına Arap heyetinin başı olarak gitmesi sadece bir görünüşten ibaretti. Aslında Faysal, Hicaz’dan bağımsız bir Suriye devleti kurmak için anlaşma yapmak maksadıyla Londra ve Paris arasında gidip geliyordu. Bu son derece açık bir durumdu, Türklerin yenildikleri ilk günlerde Beyrut’taki Arap bayrağının indirilmesi bu iddiamızı destekleyen unsurlardan biridir.
Arapların birliğini ve krallığını parçalayan işte bu politikadır. Parçalanma gerçekleştikten sonra, bir ülke herhangi bir istekte bulunacak olursa, yönetimdekiler bu isteği gerçekleştirmekten, yani ülkenin gerçek bağımsızlığını elde etmekten aciz ve hazırlıksız oldukları için kargaşa ve tereddütler ortaya çıkmaya başlıyor ve çeteler kendilerine ne söylenirse onu yapıyorlardı.
Sonra olanlar oldu, Fransa ülkeye girdi ve başta bulunan sözde yöneticiler kaçtı. Suriye böylece elden çıktı. Şu son savaş [İkinci Dünya Savaşı] çıkana kadar, Fransız yüksek komiserleri gözetiminde ülkeyi yöneten birçok başbakan ve cumhurbaşkanı geldi geçti. Savaşta Fransa yenilip teslim olunca Vichy hükümeti başa geçti ve yönetimi ele aldı. Ayrıca Alman ve İtalyan heyetleri de geldiler. Bunun üzerine herşeyden önce kendi güvenliğini temin etmek isteyen İngiltere müdahale ederek De Gaulle’ü ve yanındakileri yönetime getirdi.