Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyanın kendisini yaşamamız artık çok sınırlıdır. Yaşadığımız bu, "ürüne dönüştürülmüş" dünyadır.
Tolstoy'u Okuyabilecek Duygu ve Düşünce Zenginliği
Özgürlüğün yalnızca tüketim olanaklarının artması değil; siyaset yapma, felsefe yapma, Tolstoy'u okuyabilecek duygu ve düşünce zenginliğine erişmeye de bağlı olduğunu anlayabilmek için, sıradan insanların yüzyıllar sürmüş yoksunluklarının belirli bir düzeye varıncaya dek giderilmesi gerekmektedir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
"Bir erkek konuşmakta olduğu kadına, 'Ama sen bir kadınsın.' dediğinde, bu basit tümce, bugüne dek yaşadığımız bütün bir insan tarihindeki eşitsizliği doğal bir olgu saydıran toplumun başat kültürünün ne olduğunu da ortaya koyar."
İnsanlar gereksinmesini duydukları şeyleri görme eğilimindedir.
Sonuçta bilim ve teknolojideki gelişmeler insanın ne özgürleşmesi için, ne kendisiyle, ne başka insanlarla, ne de doğa ile uyum içinde yaşayabileceği daha gelişkin bir hayatın oluşturulması için değil, Walter Benjamin’in sözleriyle, ‘’organik olanın inorganiğin tahakkümü altına alındığı’’ bugünkü modern toplumsal sistemlerin yeniden üretimi için kullanılmış olmaktadır.
Okuyucunun, dinleyicinin, izleyicinin dikkatinin zayıf ve dağınık oluşu; hedef kitlenin " tutsağınız" olmayışı.
Reklam
Kilisenin, Gaileo Galilei'yi gözaltında tutup, öldürmeden çalışmasına izin vermesi, Galileo'nun yazdığı her satırı kardinallerin dikkatle okuması, "bilgi" nin iktidar savaşında sağlayacağı üstünlüklerin önemini anlamış olmasındandı. Bilginin iktidar demek olduğunu, kilise de prensler kadar iyi biliyordu.
Bütün canlılar gibi, insan da doğa ile etkileşimde bulunarak varlığını sürdürür. Diğer canlı türlerinden farklı olarak yalnızca insan, doğa ile etkileşimde araya kültürünü koyar. İletişim, toplumsal sistemin sürmesini, kendini yeniden üretmesini sağlar.
Adorno, kullandığımız dilin bizim kendi yaşam deneyimlerimizden üretilmiş, toplumsal konumumuz açısından anlamlandırılmış bir dil değil de, yönetici seçkinler azınlığının kendisi ya da görevlendirdiği kurum ve kuruluşların oluşturup bize benimsettikleri bir dil olması sürdükçe, hayatımızın öznesi olamayacağımızı vurgulamıştır.
Kitle iletişim araçlarının bu denli çoğaldığı, hayatımızın her alanını bu denli kapladığı günümüzde görebildiğimiz, izleyebildiğimiz, öğrenebildiğimiz hayatın gerçek yüzü değil de, onun sistem açısından yapılmış kurgusal bir replikası ise, sokaklarımızdaki binaların duvarlarından tutun da, odalarımıza dek her yanımızı dolduran iletiler gerçek bir iletişimden çok bir gürültünün serpintileri ise yaşadığımız, kabullendiğimiz bugünkü hayat tarzımızı yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.
Reklam
Büyük devletlerin çıkarlarına zarar veren yerli yönetimlerin uyguladığı şiddeti birinci sayfada resimli veren; buna karşılık bu şiddetin de temelini oluşturan ülkeler arası refah farkının nereden kaynaklandığına ilişkin haber, yorum ve yazıya görülür sayfalarında yer vermeyen gazetelerin okuyucusu olmamız sürdükçe, kendi ülkemizin sorunlarını bile, gelişmiş ülkelerin perspektifinden görmeye başlarız.
Brezilya’daki futbolcuların gol skorlarını öğrenebileceğimiz kitle basınımız var ama bir adayın köpeğine duyduğu şefkatin çoğunlukla köpeği ile sınırlı kalacağını anlayabilecek düzeyde hayata, toplumun işleyişine, yaşadığımız dünyanın içyüzüne ilişkin bilgiler edilebileceğimiz gazetelerimiz yoktur, varsa bile bu gazeteleri okuyacak emekliler kalmamıştır. Emeklilerin ilgisini yitirmek istemeyen iyi gazeteler de magazinleşmek zorunda kalmaktadır.
Coca Cola şişelerinin, boyun ve basen arası itibariyle hem kadın bedenine hem de anne figürüne benzeyişinin uzun yıllardır bilinen ve reklam stratejilerinde, şişe formlarında uzun bir dönemde fark edilebilecek küçük değişikliklere karşın, bu özelliğin bilinçli olarak korunduğu anlatılıyor. Böylece söylemin rasyonel boyutunun yanı sıra, emotional boyutunun da iletinin kodlanmasında yerini aldığını gösteriyor.
Sayfa 117Kitabı okudu
Gelişmiş ülkelerdeki meyve suyu reklamlarında görsel kodlamalarda doğayı çağrıştıran iletilere ağırlık verilirken, gelişmesini, sanayileşmesini tamamlayamamış ülkelerde meyve sularının imal edildiği fabrikaların teknolojisi sergilenmekte, ürünün bir meyve suyu olarak doğallığı değil, gelişkin bir teknolojinin ürünü oluşu öne çıkarılmaktadır. Batılı doğayı özlemektedir, geri kalmış ülke insanı ise sanayileşmeyi, gelir artışını, yeni olanakları özlemektedir.
Gazeteleri, radyoları, televizyonları tek bir devlet denetimi altına alarak hedef kitlenizi tutsak okuyucu/tutsak izleyiciye dönüştürmemiş ve toplumsal hayatın diğer alanlarında kendi iktidar tekelinizi kurup iş ve ekmek için herkesin sizin ağzınızdan çıkacak şeyleri dinlemesini yaşayabilmenin zorunlu önkoşulu haline getirmemişseniz, hedef kitlenizdeki insanlar sizin karşınızda, bu mesafe sayesinde, belirli bir özgürlüğe sahiptir.
69 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.