Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farklı hayatlar
“Farklı bir yol seçmiş olsan hayatının nasıl olabileceğini düşündün mü hiç? “ “Bazı yolların daha kolay olacağını düşünmek işimize geliyor bence”, dedi bir şeyi ilk kez fark ederek.”Ama belki de kolay yol yoktur. Yalnızca yollar vardır. Bir hayatta, evli olabilirim. Başka bir hayatta, tezgahtarlık yapıyor olabilirim. Birlikte kahve içmeyi teklif eden tatlı bir adama peki demiş olabilirim. Başka bir hayatta, kuzey kutbunda araştırmalar yapan bir buzul bilimci olabilirim. Bambaşka bir hayatta olimpiyat yüzme şampiyonu olabilirim. Kim bilir? her gün, her an yeni bir evreye giriyoruz. Boşyere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla ve kendimizin farklı versiyonları ile karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü”
"Bu "Notlar"a burada mi son vermeli acaba? Sanırım bunları yazmakla hata ettim zaten. Daha doğrusu, bu hikayeyi yazarken yeterince utandım: Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir köşeye çekilip ahlak bozukluğumla bütün bir ömrü nasıl heba ettiğimi, kötücül, boş gururum yüzünden yaşayan âlemle her
Reklam
Bunu aslında paylaşmayacaktım ama çok içime oturdu, burda da durmalı ಥ_ಥ
Ama bazen düşünüyorum da... Peki ya ben? Benim duygularım neden önemli değil? Başkaları hiç yargılanmadan bir sürü farklı duyguyu yaşayabiliyor, bense çoğunu huzursuz etmeden sadece mutlu olabiliyorum. Herkes beni şapşal şapşal gülümserken görmeye alışkın. Ben eğlenceli adamım, gamsız adamım. Herkesi güldürmeyi garanti eden kişi benim. Üzgün olduğumda ya da tepem attığında kimse benimle ne yapacağını bilmiyor. Castle'la ya da Winston'la, hatta Ian'la konuşmayı denedim ama şimdiye kadar hiç kimse beni J'nin dinlediği gibi dinlemedi. Castle her zaman elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır ama acı çekmeyi hoş karşılamaz. Ben sızlanmaya başladıktan otuz saniye sonra güçlü olmam gerektiğini söyleyen motivasyon konuşmasını devreye sokar. lan'sa, anlatacaklarım çok olunca kaşınmaya başlar. Hâlden anlamaya çalışır ama eline geçen ilk fırsatta arazi olur. Winston dinler. En azından o iyi bir dinleyici. Ama sonra az önce benim anlattıklarıma yanıt vermek yerine kendi dertlerini sayıp dökmeye başlar. Onun da içini dökmeye ihtiyacı olduğunu anlıyorum ama sonunda kendimi on kat daha kötü hissediyorum.
Sayfa 17 - KenjiKitabı okudu
‘ -Üniversitede ilk tanıştığımız zamanlarda, sana biraz vurgundum. Aslında biraz değil, bayağı vurgundum. -Peki sonra ne oldu? -Seni tanıdım. Beni senden kurtardın.’
Sayfa 125
Oyun için ilk düşündüğüm son:
Coşkun kalpten ölüyor. O sırada tiyatro patronu giriyor. Ne oldu? Gerçekten öldü mü? Yok canım oyun. Peki şimdi ne yapacağız? Ne mi yapacağız. Oyun bittiğine göre seyirciyi selamlayacağız. (Neden öldü? Kalpten öldü elbette. Yaa kalbi mi vardı. Evet kalbi olduğu için öldü. Oyunları çok ciddiye aldığı için öldü. Ciddi olmayan başka biri hiç olmazsa bir baygınlıkla filan yetinebilirdi. Coşkun'un kötü huyu: her olayı büyütürdü.) #Muhtemelsonumuz#
Sayfa 110 - İletişimKitabı okuyor
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin Çin'den
Reklam
Ve Şiir Şiir Atsız için vazgeçilmez ögelerdendir; çünkü şiir, yazının askercesidir. Ruh Adam'da Atsız böyle söylüyor: "Yazının askercesi olan mısralar” (1972: 244). Bozkurtların Ölümü bir savaş romanıdır ve bir savaş romanında "yazının askercesi" bulunmadan olmaz. Romandaki şiirlerin sayısı bir haylidir. Tural, "... altmış
Aşk mı yoksa hayaller mi daha güzel?
Küçük, utangaç ve ürkek bir kızken kimse hiç kimse anlamadı. Bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım. Şimdi sık sık bunu düşünüyorum. Ve o zamanki kendimi anlamıyorum. Çünkü mucizelere inanan, gerçekliğin ilk nefesiyle uçup gidecek olan narin, küçük beyaz çiçeklere benzeyen düşleri olan bir kızın yüreğini kadınlar
Kaybolmayı kabullenişin ardından insanın aklına ilk hücum eden “Peki şimdi ben nasıl geri döneceğim?” sorusu oluyor.
Ne kadar zor olsa da aslında bazı şeyleri unutmak gerekiyor.Unutmak, insanoğluna verilmiş en büyük nimetlerden biri.Düşünsenize ;acılarımız ilk günkü gibi taze olsa neler olurdu? Bir insanın buna dayanabilmesine imkân yok.Hayal ederken dahi içimizi burkan şeyler başımıza geldiğinde bu sayede ayakta kalmayı başarıyoruz. Peki ,bu nimet ya size verilmemişse?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.