Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
bir kız, daha ilk çocukluk günlerinden beri, kendisinin sadece bir vücut olduğuna, başka bir şey olmadığına inanacak şekilde yetiştirilir. Bu yüzden hayatının geri kalanı boyunca bütün ilgisini vücuduna yöneltir; üzerinde durulması ve gelişmek üzere teşvik edilmesi gereken bir zihni de olduğunun farkına bile varmaz. "Niçin böyle davranır peki?" "Çünkü, hayatta kilit mevkileri işgal eden erkekler, kadınların, canları istediği zaman bacaklarının arasına girebilecekleri, güzel ve aptal hayvanlardan fazla bir şey olmasını istemezler. Erkekler kadınların kendilerinin eşi ya da ortağı olmasını istemezler; onların tek istedikleri, kadınların ikinci planda kalmaları ve onlara hizmet etmeleridir."
Sayfa 50 - EverestKitabı okudu
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Reklam
296 syf.
·
Puan vermedi
·
26 günde okudu
Genel olarak insanın patolojik davranışları açısından mükemmeldi lakin diğer yandan insan davranışları ve psikolojisine yönelik açık hedefler belirlenmesini saçma buldum. Aşağılık duygusunu ve kompleksini o kadar iyi anlatmıştı ki, kitap kapağını izletti, kütüphaneden iyi ki almışım dedirtti. Etrafımdaki kompleks sahiplerini tanımlayabilmemde de
Kendinle Savaşma Sanatı
Kendinle Savaşma SanatıFumitake Koga · Koridor Yayıncılık · 20191,066 okunma
Kaybolmayı kabullenişin ardından insanın aklına ilk hücum eden "Peki şimdi ben nasıl geri döneceğim?" sorusu oluyor. Kaybolmayı kabul etmekten daha sarsıcı ve zor olanı geriye nasıl döneceğini bilememek...
Tarık Tufan
Tarık Tufan
·
Puan vermedi
Yılmaz Arıbaş
Yılmaz Arıbaş
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Herkese merhaba! Bugün size kalemi ile yeni tanıştığım @yılmazarıbaş ‘ın ilk eseri olan #tutkuaşkvebiröğretmen kitabının yorumu ile geldim. Açıkçası bence ilk eser olduğu göz önünde bulundurulduğunda kitabın gayet akıcı olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak kitabı sevdim ama beni rahatsız eden tek bir kısım vardı; son kısımlarda kadınlar hakkında söylemler. Bunun haricinde güzel bir olay örgüsü olduğunu söylemeliyim. Sizin için #kitabınkonusu ‘nu aşağıya bırakıyorum; Kemal öğretmen yeni atanmış bir Tarih öğretmenidir ve atandığı yerde Ayşe adında bir kıza gördüğü ilk andan itibaren aşık olur. Ancak kız nişanlıdır. Garip olan şu ki; Ayşe bu nişanlı olma durumundan hiç mutlu değildir çünkü ailesinin ısrarı üzerine böyle bir şeyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayşe de zaman içerisinde Kemal’e karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Kemal bu durumu farkedince sevdiğine kavuşmanın yollarını aramaya başlar. Peki sizce Kemal Ayşe’sine kavuşabilecek midir? Sırf maddi durumu iyi olmadığı için kızını zengin biriyle evlendirmek isteyen bir aile, mesleği için bilmediği bir şehre gelip hayata tutunmaya çalışan bir öğretmen ve savaş yılları… Hepsi o kadar hayatın içinden ki… Bir hikaye okuyayım beni alsın sürüklesin diyorsanız okuyun derim
Dilara Teacher
Dilara Teacher
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Tutku Aşk ve Bir ÖğretmenYılmaz Arıbaş · Sokak Kitapları Yayınları · 202126 okunma
"Hiç kimsem yok," diye düşündü acıyla, "günün birinde köpek gibi geberip gideceğim ... canımı neyin yaktığını biliyorum, safrakesesi değil bu ... içimde büyüyen ölüm ... ben darbe yedim bir kere, artık hiçbir profesörün, hiçbir kürün yararı yok bana ... insan altmış beşinden sonra artık sağlıklı olamaz ... içimi neyin oyup deştiğini biliyorum, ölüm bu ... ve önümdeki üç beş yıllık ömür yaşamak olmayacak artık, ölmek olacak, sadece ölmek ... Zaten ben ne zaman yaşadım ki, ne zaman? .. kendim ... kendim için ne zaman yaşadım? .. Hayatım nasıl bir hayattı. Sırf para kazanmaya çalışmakla geçti, para, para, para ... hep başkaları için, peki şimdi ne faydası var bunun bana? .. Bir karım oldu, gencecik bir kızken evlendim onunla ve ilk ben sahip oldum, bana bir çocuk doğurdu; yıllarca aynı yatakta aynı havayı soluduk ... peki şimdi, şimdi nerede o kadın ... yüzünü tanıyamıyorum artık ... Benimle bir yabancı gibi konuşuyor ve benim hayatımı hiç düşünmüyor, ne hissettiğimi, ne düşündüğümü, acılarımı asla aklından geçirmiyor ... yıllar geçtikçe bana o kadar yabancılaştı ki... Nereye gitti, nerede o... ve bir çocuğum oldu ... büyüyüp yetişkin oldu ... ben de artık yeni bir hayata başlayabileceğimi düşündüm, kendimi layık gördüğümden daha parlak, daha mutlu bir hayata başlayacağım, ölümden uzaklaşacağım... ama kızım benden uzaklaştı ... geceleri gidip erkeklerle düşüp kalkıyor ... Tek başıma öleceğim ben, tek başıma ... Çünkü onlar için çoktan ölmüşüm ... Tanrım, Tanrım ... hiç bu kadar yalnız olmamıştım ... "
Reklam
- peki önyargının sizi kör etmesine izin verdiğiniz olmaz mı? + umarım olmaz. - görüşlerini hiç değiştirmeyenlerin ilk başta doğru yargı­ya varmaları bilhassa zorunludur
Bütün bu yazdıklarım tatsız bir etki yaratacağına da eminim,zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş,kör topal idare eden insanlarız.Hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki,gerçek “canlı hayata” karşı adeta tiksinti duyuyor,bize hatırlatılmasına dahi katlanamıyoruz.Öyle bir hale gelmişiz ki,gerçek “canlı hayat” bize adeta bir iş,bir ödev
Peki, AGE'lerden kurtuluş için beslenmede neler yapılabilir? • Adı üstünde glikozillenme olduğuna göre, AGE'lenmekten ilk kurtuluş, kana hızla karışan unlu ve şekerli gıdaları ve içecekleri azaltmak. • Sebze ağırlıklı beslenmek. • Kan şekerinin yavaş yavaş yükselmesini, keskin pikler yapmamasını sağlamak için yavaş yemek. • Bir önceki öğündeki hasara yenisini eklememek için yemek aralarına dört beş saat koymak. • AGE'ler hazır ürünlerde de bulunur. Bir yiyecek aşırı yüksek ısıda pişirildiğinde içerdikleri proteinler vücudumuzdaki gibi AGE'lenir. Bu sebeple pişirme sıcaklığını azaltmak önemlidir. • Hazır gıdalar, içlerinde un veya şeker olmasa bile, işlenip hazırlanırken yüksek ısıya maruz kaldıkları için birer AGE deposudur. Bu nedenle hazır gıda tüketimini azaltmak gerekir.
400 syf.
6/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Merhabalar! Size yeni bir inceleme ile geldim. Müfettiş Fredrik Beier, Oslo'daki bir kilisede yaşanan toplu katliamı ve bu kiliseyle bağlantılı olan bir kayıp vakasını araştırmakla görevlendirilir. Peki bu olayların, kıyameti bekleyen bir tarikat, Avrupa'yı tehdit eden terörist gruplar ve geçmişi İkinci Dünya Savaşı'na dayanan korkunç "ari ırk" deneyleriyle nasıl bir ilgisi vardır? Bu kitabın yazarı bir gazeteci ve bu onun ilk kitabı, bu kitabı okurken bunu öğrendim. Kitap hem geçmişi hem günümüzü anlatıyor. Tek bir vaka üzerine toplanmış ve çok yavaş ilerlemiş. Aslında tek bir vaka üzerine toplanması iyi bir şey, kafa karışıklığı olmuyor ama çok yavaş ilerlemesi kitabı sıkıcı hale getirmiş. Ve sonunu iyi bağlayamadığını düşünüyorum. Biraz ucu açık olmuş. Keyifli okumalar!
Takip Edenler
Takip EdenlerIngar Johnsrud · İthaki Yayınları · 201748 okunma
Reklam
"Bayan Christie, en sevdiğiniz sayıyı öğrenebilir miyim? " Hiç düşünmeden yanıtlıyorum: "Yedi..." Çocuk, bu rakamı ilk kez duymuş gibi şaşırıyor: "Öyle mi? Peki sebebi nedir? " "Çoğu kitap yedinci sayfadan başlar da ondan! " diyorum ve sonrasında göz kırıyorum ona.
400 syf.
10/10 puan verdi
Selçuk Uygur'un Kaleminden...
Türkiye’de son dönemde 2. Dünya Savaşı’na yönelik yükselmekte olan ilginin son meyvesi Rommel – Bir Yaşam Öyküsü sonunda raflardaki yerini aldı. Çöküş, Hitlerin Generalleri Konuşuyor, Savaş Günlükleri, Kardeşler Takımı, Vatan ve Führer için, Fotoğraflar I. ve II. Dünya Savaşı gibi Dünya genelinde ilgiyle karşılanmış olan eserleri çevirerek
Rommel
RommelSelçuk Uygur · Kronik Kitap · 20242 okunma
Bonne journée...
"Sanat dünyanın bizim ölçülerimize sığdırılmış düşsel gerçekliği olan sanat, böyle özgürleşir: artık bir taklit değildir, çünkü tüm modeller yok olmuştur, sanat, yaratılmış bütünlüktür artık, çünkü metafizik alanların doğal bütünlüğü ebediyen yıkılmıştır." 📚 Roman Kuramı – George Lukas Sanat meydan okumadır, sanata yönelen insanlar, sanattan beslenen insanlar, sanatın çoklu boyutuna tahammül edebilen insanlar ve elbette sanat yaratma cesareti gösteren insanlardır, hayata anlam katanlar. Hayatın akışı yataydır: Beslenmek, barınmak, ilişkiler hepsi hayata dahildir,yataydır. Sanat ise hayal etmek, düşünmektir, fark yaratarak yeniden boyutlandırmaktır. Yatay hayattan beslenen insanın yeni bir cesaretle başka bir boyuta geçmesidir. Sanatı sanat yapan ilham vermesidir. “Picasso tablolarının İstanbul’da sergilenmesi ile aşağı yukarı aynı tarihte Bedri Baykam, İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde, spermlerini sildiği ve 35 yıldır sakladığı peçeteyi sergiledi. Peçeteyi tanıtan açıklamada “Dünyanın İlk ve Tek Belgeli ‘Sanatçının İlk Spermi Sunumu’ yazıyordu. Yazının altında “3 Şubat 1971, saat 14.10 çıkışlı” diye de bir not düşülmüştü. Bedri Baykam dünyada spermli bir peçeteyi sergileyen ilk kişi olduğu için bunun bir sanat eseri olduğunu iddia etti.” 📚Yazma Cesareti – Nihan Kaya Peki sorarım: Bedri Bey’in eseri sanat mıdır...
İtalya 2500 yıl, birleştirici, evrensel bir düşünceyi, kabuğundan çıkmayan aklın spekülasyonunu ve soyut bir düşünceyi değil, gerçek, örgensel bir düşünceyi, ulus hayatının, evrensel hayatın ürününü barındırmıştır içinde. Bu, tüm insanlığın birleşmesi ülküsüydü, başlangıçta eski Roma, sonra da papalık... 2500 yıl İtalya'da doğan ve gelip
Sayfa 821 - Yapı Kredi Yayınları
İnsan bir gün bile kendine, "Mutlu musun, değilsen ne yapmak isterdin peki?" diye sormayı bırakmamalı. Her insanın ilk işi bu olmalı. Peşini bırakmamalısın, yakanı bırakmamalısın. Kendini başkalarında eritip, hayatı geçen bir rüzgâr gibi kabul etmemelisin. Hayat rüzgârsa, yelkenini açacaksın. Talihini merakla ve yılmadan yaşayacaksın.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.