Şimdi yaşayanlar gibi, geçmişte yaşamış olanlar da bize yardım edebilirler. Yaşayanlar arasından makina gibi konuşanları, beylik sözleri geveleyenleri, hep kişisel konularda dolaşıp duranları değil, insana yaşamı öğreten, şöyle yapılmalı dedikleri zaman davranışlarıyla da örnek olan, aleme talkın verirken kendileri salkımı yutmayan kişileri seçelim. Karşıdan bakarak beğendiğin kişiyi değil, konuşurken dinleyip beğendiğin kiçiyi yardımcı olarak seç. Halkı konuşmalarına kabul etmeyi adet edinmiş filozofların da dinlemekten seni alıkoymak istediğim için değil bu, yeter ki onlar bu işi halkı elde etmek için değil onu daha iyi duruma getirmek, kendileri de daha iyi olmak niyetiyle çıksınlar onun karşısına.
Halkın neşeli, cana yakın bulduğu kimsedense asık yüzlü, içine kapanık bir delikanlıyı yeğ tutarım; çünkü yeniyken sert buruk görünen şarap zamanla tatlanır, küpündeyken hoşa giden şarapsa uzun ömürlü olmaz.
Bu iş bir tek senin başına geldi sanıyorsun; sanki yeni şeymiş gibi, neden bunca gezip tozmadan, bunca değişik yerlerde dolaşmaktan sonra içerideki kederi, sıkıntıyı bir türlü söküp atamadın diye şaşıp kalıyorsun! Aslında ruhunu değiştimen gerek, üstündeki gökyüzünü değil!
Bu yüzden Seneca kendisini bir Romalı değil, bir dünya vatandaşı olarak görür, yeryüzündeki yaşamını da bir askerlik görevi sayar; yaşamak bir kışla hayatı sürmek demektir, bu dünyanın gereklerine bir er gibi uymalı insan, acısına da, kahrına da.
"Yani aşk sana zarar verecek doğru insanı bulmakla ilgili öyle mi?"
"Aynen öyle."
"Bu hiç mantıklı değil."
"Aşkta her zaman bir delilik vardır.Ama delilikte de her zaman bir mantık vardır.' Kim demişti bunu...Biri demişti işte."
-Sence hayatın anlamı ne? Buldun mu onu?
+Hah! Hayatın anlamı. Hayatın anlamıymış.Hayatın anlamı falan yok.İnsanlar dünyada kendilerinin dışında değerler ve anlamlar arıyor, oysa dünya değer ve anlam sunmadığı gibi insanların bu arayışına da hepten kayıtsız.Bu Schopenhauer değil ama.Daha çok Camus üstünden Kierkegaard gibi.Ben onlarlayım.Sorun şu ki, eğer felsefe okuyup anlama inanmayı bırakırsan tıbbi yardıma ihtiyaç duymaya başlıyorsun.
Schopenhauer "İstenç ve Tasarım Olarak Dünya" diye bir bir kitap yazdı. Temelde söylediği şey şu: "Dünya kendi istencimizle farkında olduğumuz şeydir. İnsanlar temel arzuları tarafından yönetilir ve bu da acı çekmemize yol açar çünkü arzular bizi dünyadan bir şeyler istemeye iter, oysa dünya bir tasarımdan başka bir şey değildir.Aynı istekler gördüklerimizi de şekillendirdiğinden kendimizi tüketmeye başlar ve sonunda da delirip kendimizi burada buluruz."
Dürüst və ədalətli olmaq için-çölün bir olması, nəzarəti itirmək deməkdir.Əksər adamlar digərlərinin onların nə düşündüyünü və nədən qorxduğunu, kimi sevdiyini və kimdən nifrət etdiyini biləcəyindən çəkinib hər şeyi öz içlərində saxlayırlar. Ona görə Nitsşe düşünürdü ki, yalan insanın mövcudluğu üçün həyati əhəmiyyətlidir, Çexov isə insanların real həyatının ancaq özlərinin görə bildiyi ürəklərinin gizli otaqlarında yaşandığını deyirdi.