“Bu bağlamda ben de gerçi kölelerin kaderlerinin daha katlanılabilir kılınması için çaba harcadım fakat öte yandan imparatorluğun refahı kölelerin varlığını zorunlu kılıyor ve köleler de ezilenlerin sahip bulundukları ve öne sürebilecekleri hakların varlığına rağmen kendilerini bu gerçeğe uydurmak zorundadırlar; evet, gerçekten de bütün acıma duygularına karşı gelerek ve hiç ama hiç istemeksizin azat etmelerdeki aşırılığı yasal olarak frenlemek zorunda kaldım; eğer köleler bu yüzden ayaklansalardı, başlarına lider olarak yeni bir Spartaküs geçseydi, o zaman ben de Crassus gibi binlercesini çarmıha gerdirmekten başka çare bulamazdım, bunu hem halkın gözünü korkutmak hem de onu eğlendirmek için yapmak zorunda kalırdım; böyle yapardım ki her zaman acımasız olmaya hazır, her zaman korkmaya hazır olan halk, gücü her şeye yeten Devletin karşısında bireyin bir hiç olduğunu acımasızca ve tüyleri ürpererek öğrensin."
Güzel bir hikaye. Hikaye farklı karakterler üzerinden ilerliyor. Çeşitlilik çok fazla değil ama idare eder. Farklı kültürleri, dinlerin, anlayışların çatışması... Belki 2. kitap da yazılır sonradan, devam ettirilebilecek şekilde bitirilmiş. Brandon Sanderson'dan okuduğum ilk kitaptı. Sırada fırtınaışığı arşivi serisi var.
Hikayede tek kıta, birkaç devlet var. Frojden imp, arelon krallığı, teod krallığı, duladel cumhuriyeti. Cumhuriyet, frojden tarafından işgal edilmiş. Sırada da diğer iki krallık var. Bu ülkelerin temeli aynı din ancak mezhep farklılığı oluşmuş. Frojden kendisini dini otorite olarak da kabul ettirmek ve diğer mezhebi ortadan kaldırmak istiyor.
Frojden'den bir din adamı, teod prensesi ve arelon prensi ile hikayede ilerliyoruz. Dini çatışma, kralların güç mücadelesi ve sebebi anlaşılamayan şekilde bozulmuş bir büyü dünyası...
Çünkü bunlar da geçici...
Sen de geçicisin!
Amacın unutulmamak olamaz.
Unutulacaksın...
Hizmetini yap ve git...
Stoacı filozofların düşüncelerini çok seviyorum, naçizane boş zamanlarımda stoacılığı araştırıyorum. Ama Tarih okuduğum ve Roma İmp. hakkında uzun zaman ders çalıştığım için sanırım, en çok Marcus Aurelius’un düşüncelerini okumak beni etkiliyor. Bir lider, bir imparator ve bir filozof… Herkes hayatını, düşüncelerini okumalı ve öğrenmeli.
“ Tarihi yapanlar imparatorlar veya entelektüeller değil, işlerin daha kolay , daha karlı ve daha güvenilir yollarını arayan milyonlarca tembel, açgözlü ve korkmuş insandır.”
Avcı toplayıcılıktan - çiftçiliğe , köy yaşamından- devlet oluşumuna, Batı ve Doğu’nun binlerce yıllık gelişim düzeyini ( şu ana kadar elde edilen veriler ışığında ve bence
İstanbul'u gözlerinle gördün. Koca Osmanlı İmp.'nun başkentinde Çingen çalıyor Kürt oynuyor. Bence ortada 2 ümit kıvılcımı var: Biri kötü Yunan'ın İzmir'e çıkarak başından büyük işe sıvanması. İkincisi ordu müfettişliğiyle Samsun'a giden Mustafa Kemal.
Albert Caraco, yaklaşık dört yüzyıldır Türkiye'de (Osmanlı imp.) yaşayan sefarad bir ailenin oğlu olarak 8 Temmuz 1919'da İstanbul'da doğmuştur. Sürgünler ve göçler zamanımda ailesi Paris'e yerleşmeden önce Viyana, Prag ve Berlin'de yaşamışlardır. Daha sonra 2.dünya savaşında nazi tehdidi karşısında ailesi Güney
Ayşe Kulin Veda adlı bu eserinde ailesinin üç dört nesillik biyografisini kurgulayarak anlatmış.Aile reisi Osmanli İmp.son maliye naziri Ahmet Resat bey ve yeğeni Cumhuriyet yanlısı Kemal bey..Osmanli İmparatorluğun son donemlerini ve o dönem içinde yaşanılan aile ilişkilerinin ele alındığı romanda malesef tarihi konulara daha az değinilmiş.Az tarih çok aşk romani severseniz tavsiye ederim.
#alintilar
*İnsan zamanla acıları, kederleri de kanıksıyordu mutluluğu kanıksadığı gibi.
*ağladık. Kaybettiklerimize, yaşayamadıklarımıza, hatalarımıza
_Mason Cemiyetine Giriş:
_Bir şahıs, kendi isteğiyle bir mason cemiyetine dahil olamaz. Aday olmak kelimesinin manası, başlangıçtır. Cemiyete giren de yola koyulmuş olandır. Cemiyete aday olacak şahıs, o cemiyetin aday organizasyonu tarafından seçilir ki bu husus cemiyetin sosyal karakterini belirtir. Yeni adaya ruhi tesirde bulunulur. Usullerin
Babası ve üvey annesinin entrikalarına rağmen kendisine kurulan tuzaklardan kurtulan Mo-tu (Bahadır) , MÖ 209'da babasını öldürüp Hun tahtına çıkmıştır. Bundan sonra derhal devletini güçlendirmeye girişen Mo-tu, önce doğuda kendini tehdit eden Tung-hu'ları, daha sonra güneydeki Yüe-chih'ları yenerek, rakipsiz olduğunu göstermiştir. Akabinde kuzeybatı Çin' deki atalarının eski topraklarını alarak devletini özellikle ekonomik açıdan kuvvetlendirmiştir. Bunun yanında Orta Asya'da Kırgızlar, Ting-ling'ler gibi yirmi altı boy ve devletçiği kendine bağlamıştır. Asya Hun Devleti'ni geniş bir imparatorluk haline getirmiştir. MÖ 199 yılında kendisinden en az dört kat büyük orduya sahip Çin İmparatorluğunu kuşatarak, büyük bir tehlike yaşatmış, bu yüzden Çin kaynaklarında en az bin yıl sürecek ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Kendisi yirmi altı devlet ve beyliği itaat ettirdiğini açıklamaktadır. Devletin sınırları Kore'den, Aral Gölüne Baykal Gölünden Çin Seddine, Doğu Türkistan'ı içine alacak şekilde Tibet'e ulaşmıştır. Tamamını işgal edecek gücü olduğu halde Çin'i ele geçirmemiş; ancak, kendi ekonomisini güçlendirmek maksadıyla üstünlüğünü tanıtmış ve vergiye bağlamıştır.