Kur'an-ı Kerim, sayıca az olan Talut ordusunun, çok olan Calut ordusuna nasıl gâlip geldiğini şu ifadelerle bize anlatmaktadır: “Ve Talut, kuvvetleriyle yola koyulduğunda “Bakın”, dedi, “Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mahzar olacaktır”. Ancak birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler. O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: “Calut ve kuvvetlerine karşı (koymak için) bu gün hiç gücümüz yok.'” dediler. (Ama) kesin olarak Allah’a kavuşacağını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir” diye cevap verdiler. Onlar Calut ve kuvvetleriyle karşı karşıya geldiklerinde, “Ey Rabbimiz bize zorluklara karşı tahammül gücü bağışla, adımlarımızı sağlam kıl ve hakikati inkâr eden bu topluma karşı bize yardım et!” diye dua ettiler. Bunun üzerine, onları Allah’ın izniyle bozguna uğrattılar..."
Nehrin denize karışmasını bekliyorsun ama deniz çoktan bulutlara karıştı. Belâ nehirleri geziyor semada; gam, musibet, sıkıntı, darlık... Puanı yüksek sorular.
“Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitnedir..." (Enfal, 28)
Fitne, yani imtihan. "Allah'ım, fitnelerden sana sığınırım!" diyen birine gülümsüyor Hz. Ömer, "Rabbinin sana mal ve evlat vermesini istemiyor musun?"
Ve Şeytan geldi de bir gün zehirli kelimeler bıraktı Hz. İsa'nın kulağına, "Mademki Allah'ın takdir ettiğinden başka bir şey olmaz diyorsun. Çık dağın zirvesine, bırak kendini aşağı! Kurtulursun, takdir edilmişse kurtulman!" Hz. İsa izin vermedi taşımasına nehrin gelecek zamanlara zehri. Öyle bir panzehir attı ki suya bütün balıklar dirildi: "Allah kullarını imtihan edebilir. Kullarınsa Allah Teâla'yı imtihan etmeye hakları yoktur!"