İnsanın cesedi ve ruhu, davranışları ve düşünceleri arasında yakın bir ilişki ve karşılıklı iletişim (birbirini etkileme) vardır. Bu sebeple şöyle denilmiştir: "İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın" Buna göre, inançla yaşayış birbirinden farklı olamazlar. Aksine, bunlardan hangisine öncelik ve ağırlık verilirse, ötekini etkiler ve onu kendine göre şekillendirir. <<<Bu böyle olduğu için, doğru olan hareketler kalbi etkileyip onu da doğru bir hâle getirirler.>>>Kalbin doğru olması kurtuluş için esas olduğuna göre de, hareketlerin doğru olmaları son derecede önem kazanır.
Ancak hangi hareketin doğru olduğunu insanlar her zaman kendiliklerinden bilmezler. Bu yüzden, ellerinde sabit ve emin bir ölçünün bulunması lâzımdır. Bu değişmez, yanılmaz ve bozulmaz ölçü Allah Resûlunun sünnetidir. Sünnete adâlet de denilebilir. Çünkü adâlet, her şeye hakkını ve lâyık olduğu değeri vermektir. Onun için, en ufak bir harekette bile sünneti tatbik eden bir kimse, ruh ve kalbinde bir rahatlık ve huzur duyar.