Birkaç yabancı Budist'ten de doğruladığım üzere sayın
Korhan Kaya'nın sunuş kısmında "Budizm'de günahların sadece itiraf edildir, başka bir ceza yoktur" tarzında yazdığı cümle hatalıdır. Budizm'de de bir cehennem vardır, günahları itiraf etmek yalnızca cehennemden kurtuluş için izlenmesi gereken yolun bir adımıdır. Zira
Şāntideva da eserde çokça kez cehennemden bahsediyor.
Üzerine fazla bir şey söylemeye gerek yok,
BA YIL DIM !!!
Atmosferi, kurgusu, karakterleri harikaydı. Çok arasam, incelesem elbet bir kaç eksiklik bulurum. Ama beni kendi dünyamdan aldı o dünyaya götürdü, o dünyaya inandırdı ve o dünyayı sevdirdi yazar bana.
Her şey ayarındaydı. Aşk aşırı ön plana alınarak hikaye basitleştirilmemişti. Karakterler karikatürize iki boyutlu, sığ karakterler değildi. Kurgu güzeldi, kartlar ve güç fikrini baya sevdim. Kitabın şaşırtmacalarından birini çok erken çözdüm ama yinede hiç rahatsız etmedi.
Çok sevdiğim kitaplara inceleme yazamayışım ve ben yorumu uzatmıyorum, çok sevdim şiddetle de tavsiye ederim diyorum.
Yaşadığımız toplumda ailenin ve aşkın değerini anlamak, onları bekleyen tehlikeleri ve yaşadıkları değişimi anlatan güzel bir eserdi.
Yazar bu değerlerin yalnızca Müslüman toplumlar için değil, tüm toplumlar için kırmızı çizgi olması gerektiği ve gerektiğinde "orada dur" tepkisini gösterecek duyarlılıkta toplumların olması gerektiğine dikkat çekmiş.
Dünya'da bazen büyük bir sorun halini alabilen aşk ilişkilerinde sorunları, insanlığın en büyük özelliği olan sevgiyle aşmamız gerekiyor. Bugünün ilişki ve mahremiyet yaşantısına baktığımızda yaşanan köklü değişimlerin geçmişle aramızdaki bağların koptuğuna bariz bir örnektir. Geçmişle bugünün kıyaslamasını yapınca ortalığın toz duman olduğunu görüyoruz. Hastalıklı ikili ilişkilerin, aile yaşantısının ve mahremiyet duygusunun gün geçtikçe artmakta olduğunu çok net görüyoruz. Aşk adı altında yaşanan çirkinlikler ve istismar edilen duygular korkutucu boyutlara ulaşmış.
Tüm bunların tamiri için eskilerden almamız gereken çok ders var. Fedakârlık, sevdiğini incitmemek, mahcubiyetle kıvranmak, tamir için çaba göstermek, sevdiğini kollamak ve kendini adamak gibi birçok davranış günümüzde ya yok ya da çokça yozlaşmış durumda.
Daha güzel bir dünya için güzelliği, sevgiyi, ahlakı ve unuttuğumuz birçok kavramı kalbimizin derinliklerinden çıkarmalı ve sormalıyız:
İnsanlık hâlâ sevgi becerisi üretebiliyor mu? Umutlanabilir miyiz? Kalbimizi anlamalıyız. Çabalamalıyız.
Keyifli okumalar. :)
Vali Recep Yazıcıoğlu kimdir?
1948 yılında Trabzon-Sürmene'ye bağlı Köprübaşı nahiyesinin Yılmazlar köyünde dünyaya geldi.
1968 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Aynı yıl Aydın Maiyet Memuru olarak kaymakamlık stajına başladı.
16 yıl kaymakamlık, 5 yıl Tokat, 2 yıl Aydın, 8 yıl Erzincan olmak üzere 15 yıl Valilik
"Her zaman güler yüzlü bir adamdın, güzel kadınlara, iyi şaraba, iyi müziğe bayılırdın, ama bu senin dış kabuğun, bir gizlenme biçimiymiş gibi gelirdi bana. Kendini bıraktığında tarihin kanlı bir bilmece, dünyanın da bir yanlış olduğunu söylerdin."
Aslında Foucault Sarkacını okuyacaktım @mahiryesildal ın o detaylı kitap inceleme videosundan sonra ama sıcaklık analizine zihnimi de dahil ederek #kraliceloananingizemlialevine kırdım rotayı şimdilik :)
Kitapta amnezi yaşayan bir adamın geçmişine dair detayları hatirlamamasını anlatıyor #umbertoeco..
Ve baş karakter bir kitap koleksiyoneri. Nadir bulunan kitapları toplayan bir sahaf olunca kurgu daha ilgi çekici geliyor bana okudukça.
İkinci Dünya Savaşı ve Mussolini Dönemi Italyasına giden okur, kendini bir zaman tünelinde hissediyor.
Döneme dair yol manzaraları misali anlatım, fantazya sınırlarında dolanan uzun ve betimlemeli cümleler, bir insanın kendi bedenindeki kayıp zihninin arayışı oldukça enteresan.
' İnsan kendini en çok da çocukluğunda gizler' düşüncesi ile çocukluk hatıralarının geçtiği evde bizde okur olarak devre ait eşyaların arasındaki eski kitap ve plaklara gark olup eski posterlere bakıyoruz.
Hafızaya dair çok hızlı okunan bir kitap aslında.
O bayram hengamesinde bile zevkle okudum.
"Biz insanlar üç zamanda, bekleme anı, dikkat anı ve hafıza anında yaşarız ve biri olmadan öbürü olmaz."
Hafızamız bizim kara kutumuz değil midir sizce de?