Hükümetimizin, Hindistan için hiç endişesi yoktu. Zira Hindistan, değişik milletlere, ayrı dillere ve zıt çıkarlara sahip bir ülkeydi. Çin'de de pek korkumuz yoktu. Çünkü, Çin'e hakim olan Budizm ve Konfüçyüs dinlerinin canlanmasından korkulmuyordu. Zira bunlar, hayatla hiç alakalanmayan, iki ölü din idi. Binaenaleyh, bu iki ülke halkında vatan sevgisinin olması, çok uzak bir şeydi. Bu iki ülke, biz İngiltere hilükümetini rahatsız etmiyordu. Fakat, ilerde olabilecek hadiseleri de gözümüzden ırak etmiyorduk. Binaenaleyh, bu ülkelerde tefrika, cehalet, ve fakirlik, hatta sârî hastalıkları yaymak için, uzun vadeli planlar yapıyorduk. Bu iki ülke halkının adetlerini taklit ederek, niyetlerimizi rahatça gizleyebiliyoruduk.
" Bir kurban bayramı günü ,sarıklı, sakallı, cübbeli iki müslüman , kurban etmek için bir inek alırlar. Hindu mahallesinden geçerlerken, bir hindu önlerine çıkarak ineği ne yapacaklarını sorar. Kurban edeceklerini söylerler. Hindu ( ey ehali! Yetişin tanrımızı kurban edecekler.) diye bağırır.Müslümanlar da , ( Ey müslümanlar yetişin kurbanımızı elimizden alıyorlar) diye feryad eder. Hindularla müslümanlar toplanırlar. Sopalarla bıçaklarla birbirlerine saldırırlar. Yüzlerce müslüman katledilir. Fakat ineği hindu mahallesinden geçiren iki kişinin İngiliz sefaretine girdikleri görülür. Bu hal gösteriyor ki bu fitneyi çıkaran İngilizlerdir."