vazgeçmekle seçim yapmak arasında pek de bir fark yokmuş.
içine tıkıldığım kafes ciğerlerime nefes, kafesin dışı boşlukmuş.
bir varmış, bir yokmuş.
küçük kızın yatağı kaldırım taşlarıymış bunca sene.
evi yokmuş. yok olmuş.
sahi insan ölünce içindeki şarkılara ne oluyor, sen bilirsin.
ölüden avucuna hiç şarkı döküldü mü daha önce? benim döküldü.
küçük oğlum öldüğünde, avuç avuç ninni döküldü avucuma.
içlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım.
o pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım.