Bağıran insan sesi beni öyle korkutuyor ki... Hele hiddetin değiştirdiği insan yüzü! Öyle kendinden çıkıyor, öyle katılaşıyor ki insan... Dünyada bundan kötü, iğrenç bir şey olamaz.
Ama insan sisteme ve soyut mantığa öylesine tutkuyla bağlıdır ki, gerçeği bilerek çarpıtmaya, kulaklarını da, gözlerini de kapayıp yalnızca kendi mantığını savunmaya hazırdır.
İnsanlar karşıdaki kişiye yazmamayı yüce bir şey gibi, egolu bir davranış gibi veya gururundan bir şey eksilecekmiş gibi hissediyor ama maalesef ki bu tamamiyen net bir salaklık. İlk kadının erkeğe veya erkeğin kadına yazması doğal bir durum veya gurur yapılabilecek bir mesel değil, ilk kim yazacak meselesini düşünmek bile saçma. İnsan istediği kişiye daima müsaittir. 🙃
buralarda gece uzun
gün ışığı yakındır
var git artık
bakma ardına
ölüme fazla sokulma ama
düşün ki
mevsim rüzgarlarının savurduğu
bir orman insan
sev onu, sokul, konuştur
doludur fazla üstüne varma
"Bir kimse insan olsun ve göğsünde bir yürek bulunsun da hiçbir kimseyi sevmesin, bu olacak şey midir?"
Ahmet Mithat Efendi'den akıp giden ve benim yine çok sevdiğim müthiş bir kitap.
Tanzimat dönemi eserlerinde "ahlaksız kadın" tiplemelerine çokluklukla rastlanır. Ancak bunlar erkek ana karakteri baştan çıkaran,
Bir kitabın son sayfasında
Söyle yazıyordu!
Yüreği güzel insanların
KADERİ hep çileli yazılmıştır.
Bunu kimse OKUYAMAZ.
O zaman anladım ki güzel insan olmak ağır bedellere maruz kalmak demekmiş.