Neden, neden daha yaşam yolunun başlangıcında can sıkıcı, renksiz, silik, tembel, duymaz, yararsız, mutsuz kişiler olup çıkıyoruz bizler. İki yüzyıllık tarihi var şu kentin. İçinde yüz bin kişi yaşıyor. Ama ne geçmişte ne de şimdi, bir tek kişi yok ötekilere benzemeyen. Kendini yüce bir amaca adamış tek bir kişi yok. İnsanda kıskançlık duygusu ya da öykünmek için tutku uyandıracak ufacık yetenekli bir sanatçı, bir tek bilim adamı yok. Sadece arabalara kurulup gezer, yer içer, uyur, sonra da ölürler... Sonra başkaları doğar, onlar da yer içer, uyur ve can sıkıntısından büsbütün aptallaşmamak için yaşamlarını iğrenç dedikodular, votka, kumar ve birbirlerini mahkemeye vermekle renklendirirler... Karılar kocalarını aldatır; kocalar yalan söyler, olup biteni görmezden, duymazdan gelirler... Ve bütün bu bayağılıkların etkisi çocukları karşı konulmaz biçimde ezer, onlardaki Tanrısal kıvılcımı söndürür ve onlar da tıpkı anaları babaları gibi, birbirinin benzeri, aynı zavallı cesetler olup çıkarlar.
Sayfa 105 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İyi bir tefekkür, durmayı gerektirir. Bir kere koşmanın tadını alan insan hep koşmak ister. Bu Müslümanların bir kısmında da var olan bir durumdur. Kişi koştuğunda görevini yaptığını ve gayret ettiğini hisseder. İşin aslı mutlu da olur. Zira insan mutluluğunun belası olan can sıkıntısından kurtulur ve koşmak insanı dinç tutar. İnsan adanmaya muhtaç bir varlıktır. Durgun su kokar, koşmamak insanda pek çok şeyi bozar. Ancak koşular arasında durup tefekkür etmek doğru bir yönün tayini için elzemdir. Koşan mutlu olur ama başı kesik tavuk gibi koşuşturan bir hedefe ulaşamaz. Dolayısı ile koşmak da gerekir durmak da. Koşmadan deneyimlenemez, durmadan tefekkür edilemez. Koşmak müşahedenin, durmak derinleşmenin kaynağıdır. Ne kadar koşup ne kadar durulacağında mizaç da etkilidir.
Güneşin akşam hüzünle battığı
Karşıdaki karlı Dağlar yalnız
Düşen yaprak, esen rüzgar yalnız
İnsanda ölümün yalnızlığı
Yalnız düşünceler paramparça
Yalnız hatıralar kırık dökük
Yalnızlık zor; yalnızlık büyük
İnsanın yalnızlığı bambaşka
Dünyada yalnız olmayan ne var
Yer altında ölüler, gökte Yıldız
O denizlerde yelkenliler yalnız
Bir insan yanlış tanrılar kadar
Üzerinde ümitle yaşadığımız
Dünyaya sığmıyor yalnızlığımız
Aslında herkes anarşiktir, zaten insanda normal olan da budur; ne var ki anarşik ilk günden beri anne ve baba, devlet ve toplum tarafından sınırlandırılır. Bunlar kimsenin kaçamayacağı asal gücün budamaları, dokunuşlarıdır.
Hiç kalmadı soran; ne var insanda?
Ben duvarda ezik bir böcek miyim?
Yoksa pırıl pırıl, tek damla kanda;
Kâinatı süzen bir mercek miyim?
-Necip Fazıl Kısakürek
"Gel gelelim, gerçekten yaşayan birinsanın ne demek olduğu günümüzde her zamankinden az bilinmekte, her biri doğanın değerli ve bir kezliğine denemesi sayılacak insanlar, yığın yığın kurşunlanıp öldürülmektedir. Eğer bir kezliğine insanlar olarak daha fazla bir değer taşımasaydık, içimizden her biri bir filinta kurşunuyla gerçekten saf dışı edilebilseydi, yaşamöykülerini kaleme almanın hiçbir anlamı kalmazdı. Ne var ki, her insan yalnız kendisi değil, aynı zamanda bir kezliğine, tamamen kendine özgü, her bakımdan önemli ve dikkate değer bir noktadır. Öyle bir nokta ki, dünyanın tüm olayları kesişir burada; bir kezliğine, bir daha asla yinelenmeyecek bir kesişimdir bu. Dolayısıyla her insanın öyküsü önemlidir ve dünya durdukça yaşayacak Tanrısal nitelik taşır, her insan yaşadığı ve doğanın istemini yerine getirdiği sürece olağanüstüdür, her türlü dikkat ve ilgiye layıktır. Her insanda ruh bir ete, kemiğe bürünmüştür, her insanda bir canlı acı çeker, her insanda bir Kurtarıcı çarmıha gerilir."