Bitkilerin yerleşik hayatları sebebiyle birçok zorluğa maruz kalmalarına rağmen , o zorluklardan başarılı bir şekilde geçmişler kaç milyon yıldır soyları devam etmiş ve dünyanın her tarafına yayılmışlardır. İnsanın evrim tarihine baktığımızda bitkilerin yanında insan daha toy durumundadır diyebiliriz. Bitkiler belki bizim gibi algılamazlar çevreyi fakat ışığa, kokuya, dokunmaya duyarlıdırlar. Bitkiler evrimin en başarılı canlılarıdır. Doğaya bizden daha uyumludurlar ve doğayla iletişimleri bizden daha derin olabilir.
Şeker pancarı çapası yaparken pancara sarılı bir bitkiye denk gelirdim. Bu bitki yoncaya da musallat olurdu. İnce, ip gibi ne yaprağı var ne kökü. Biz sarmaşık derdik. Bu kitapta denk geldim asıl adı küsküt ( cuscuta pentagona) ya da bağbozan deniliyormuş. Ben çapa yaparken bir türlü küskütün kökünü bulamazdım. Demek ki küsküt bir asalak bitki.
" Hayatını sürdürmek için bir konakçı bitkiye sarılır ve o bitkinin damar sistemine bağlanarak besinini emer."
Ve küsküt koku yoluyla diğer bitkilere yönelir.
Annem bahçeden topladığımız armut, elma gibi meyvelerin içine olgunlaşmış meyveler bırakırdı. Böylelikle o olgunlaşmış meyve olgunlaşmamış meyveleri olgunlaştırırdı. Bu nasıl olur hep merak ederdim. " Gane olgunlaşmakta olan meyvelerin çevresindeki havayı incelemiş ve bu havanın içinde etilen olduğunu kanıtlamıştı."
Etilen gaz halinde bulunan bir hormondur.
" Örneğin sert bir armudu olgun bir muzla aynı pakete koyduğumuzda, muz etilen yayar, armut bunun kokusunu alır ve çabucak olgunlaşır. İki meyve fiziksel durumların bilgisini birbirlerine aktarır."