“Aşkımın tam olarak başladığı saati, yeri, bakışı ya da sözü noktası noktasına bilmiyorum. Aradan çok zaman geçti. Başladığının farkına vardığımda çoktan ortasına gelmiştim.”
“Huylarınız birbirine benziyor. İkiniz de o kadar uysalsınız ki hiçbir şeyin üzernde bir karara varamayacaksınız, o kadar yumuşaksınız ki bütün hizmetçiler sizi aldatacak, o kadar cömertsiniz ki iki yakanız hiç bir araya gelmeyecek.”
Bununla beraber, Elizabeth babasının bir koca olarak davranışlarının uygunsuzluğuna karşı hiç kör olmamıştı. Bunları hep acı içinde seyretmişti; ama babasının yeteneklerine saygı duyduğu, ona gösterdiği sevgiye minnettar olduğu için, görmezden gelemediği şeyleri unutmaya, evlilik vazifesi ve adabının sürekli çiğnenmesinin, mesela karısını çocuklarının önünde her fırsatta küçük düşürmesinin son derece sevimsiz bir hareket olduğunu düşünmemeye çalışmıştı. Ama hiç şimdiki kadar güçlü hissetmemişti böyle uyumsuz bir evliliğin çocuklarının ne dertlere katlanmak zorunda olduklarını; hiç bu kadar iyi anlamamıştı yanlış hedeflere yönelmiş yeteneklerin ne kötülüklere yol açtığını –doğru kullanılsalar, o yetenekler hiç olmazsa kızlarının saygınlığını koruyabilirdi, karısının aklını geliştirmeyi beceremese bile.