neden bilmiyorum bir insan, bir ilah, bir ateş
neden boşlukta devingen bu kadar?
işte ses tellerimizdeki yangın,
işte yıldız tonoz altında bir cenaze
ve bitcoin alışverişler saf saf
koruk üzüm üstünde bir döşekle bir ayna
uyuyup uyanmışım ne garip!
koordinatları körelmiş kırıntı mekandayım:
tenime yapışan bu tinsel-boşluk kendimden
Ben'e püsküren her-şeyi emiyor.. elde kalan
mahcup bir emanet gibi bekleştiğim var-olan..
soru çetin ve bir fil kadar ağır fiil: Ol'mak?
elmanın kırmızı olması Dil'de hazır bilgi;
ama kırmızının elma olmasında daima
bir eksik var; bu bana çok fazla
peki niçin "ölüme doğru varlık"?
ama nasıl "başkasının yüzü"?
çok fazla ve çok eksik bir dengesinde
kavrulan bilinç kim? Ben kimin hükmüdür
ve kimin unuttuğuyum bu kaos bedende?
"Tenhasında, orada, hatırasında zeytin çekirdekleri, ve sümbülün
Yani her şeyin Yunus'a çıktığı Ninova'da, orada iğreti duran
Sarnıcında bakır maşrapanın zamana dönüştüğü sofada
Bazen iki gölgeyle yürüyen bir meleğin yüküdür dünya"
"Kendisini unutulmaya bırakmış bir çocuğun gözlerindeki kuyulardır
Çünkü sözü söyleyen hep bir diğeri,
iyi de Yusuf kim peki
Kim o bir diğeri ve sözü biçimlendiren o yaşlı suflör
Kim o hiç kapısı çalınmayacak olan şehriyar, o hiç yazılmamış mesnevi"
"Bir duvar var, sırtımızı yasladığımız; ince ipeksi bir duvar
Ne zaman bir kibrit yansa kırılan çeliğin çıtırtısıdır
Zihnin dibine çöken tortuyla örttüğümüz acılarımız
Enez işte, o çamur bohça, içinde şeytanımızı sakladığımız"
"Bazen önümüzden yürür gölgelerimiz, şehir bükülür
O muazzam söz çağlayanında unutulmuş bir kelimedir
"Gövdem benim, korkunç pusulam" diye iç çeken Enis
Kum tanecikleriyle ölçtüğü bir vaktin yalvacıdır zamansız"
"Kimse bildiği boşlukta başkasını merak etmez oysa
Kızıl bir bülbüldür Haşim, hiyeldir akşam günün sonunda
Gölgesiz bir şiirin hüzünlü suskunluğudur fincan
Kavkı içine bükülmüş bir gül goncasıdır" 🌹
"Ölüm boş bir sayfadır
Üzerinde ne geçmiş yazılıdır
ne de gelecek
Ne acı ne sevinç
ne sabır ne direnç
Üzerinde ne sevda yazılıdır
ne ekmek
Ölüm boş bir sayfadır"