Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allahu zü'l Celal, tek bir millet, tek bir devlet, tek bir dil yaratabilirdi; ama öyle yapmamış. Muhtelif renklerde ırklarda, dillerde insanlar yaratmış ki birbirimizi bilelim birbirimizi sevelim, yardim edelim, iyiliği ve güzellği yayalm, kardeşliği çoğaltalım. Dünyadaki farklılıklar aslında tanışıp bilişmemiz içindir; çünkü her yaratılışta farklı bir tecelliyat vardır. Mizaç renk, gelenek ve görenekler, diller, coğrafyalar hepsi farklı farklı. Bunlar hilkatin tecellisidir, tanış olmak içindir, savaşmak için değil. Allah indinde en hayırlı kişi takva ehli olandır ırk olarak üstünlük yoktur. Bu bütünü içine alan, ötekileştirmeyen bir bilim üretilmiş vakti zamanında. Bizim Batı karşısındaki sıkıntımız teknolojik sıkıntıdır. Batı sahip olduğu teknolojiyi bizim gibi değil bir başka amaçla kullandı. Esas sıkıntı orada başlıyor. Sadece maddesel bir güç değil, o gücün kullanımındaki ahlakî prensipler noktasında da sıkıntı çıkıyor. Bugün gelinen noktada ise biz bu teknolojiyi gayet rahat aşıyoruz ama aynı yoldan gitmiyoruz. Biz teknolojiyi inşallah kendi ahlakımız istikametinde kullanacağız. Zaten Batılı insanı da ürküten.odur. Teknoloji söz konusu olduğunda mütehakkim Batılı beyaz adam ortaya çıkar. Halbuki aynı teknolojiyi kullanıp mütehakkim olmayan beyaz adam da olabilir. Bu alternatifi inşallah Müslümanlar, islam medeniyetinin müntesipleri dünyaya gösterecekler. Zaten göstermeye de başladılar.
Sayfa 152Kitabı okudu
380 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açık­layamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin
İslamiyet ve Bilim
İslamiyet ve BilimErdoğan Aydın · Kırmızı · 200848 okunma
Reklam
Binbeşyüzü bulan bilim dalının kuruluşunda, İslam egemenliği altındaki topraklardan ancak bir elin parmaklarıyla sınırlı kalan bir katkı gelebilmiştir. İslam aleminin dikkate değer katkısı, Kilise bağnazlığında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Yunan biliminin, Doğu bilim birikimiyle işlenip geliştirilerek Rönesans'a aktarılması­na olanak sağlaması olmuştur. Ki bu da, İslam aleminin yükselişine denk düşen ve İslam'ın henüz bilim-felsefe karşıtlı­ğındaki konumunun hoşgörüyü içerdiği, özgün dönemin ürünüdür. Yoksa, onun da genel tavrı Hıristiyan aleminin engizisyon döneminden farksızdır. 11. yy. öncesi bu özgün geçiş dönemi o güne kadarki bilimsel birikimlerin, henüz yeni yeni ürün verme aşamasına vardığı dönemdir. Ancak, bu dönem kısa sürmüş ve bilim, İslam aleminde yaşama koşullarını yitirerek bir daha geri dönmernek üzere Avrupa'ya göç etmek durumunda kalmıştır. İslam aleminde dinsel gericilik tarafın­dan boğazlanarak yaşama koşullarını yitiren bilim, Batı'da üretici güçlerin gelişiminin yardımıyla, eski birikimi de kendine temel yaparak, Rönesans ve sonrasında güçlü bir atılım içine girmiş ve Kilise'yi kendisiyle belli oranda uzlaşmak zorunda bırakmıştır.
Hıristiyan Avrupa karanlıktan çıkarken, İslam dünyası karanlığa girdi
İslamiyerin yükseliş devresinde, her ne kadar bilim karşı­sında olumlu işlev gören bir döneme rastlıyorsak da, bilim karşıtı tutum tüm dinlerin tarihine egemen olacaktır. Bunun sonucu bilimsel gelişmelerin içine girdiği durgunluk, İslamiyetin, 10, 11. yüzyılları hariç 15. yüzyıla, Rönesans'a kadar sürecektir. Rönesans'la birlikte, Hıristiyan dünyasında bilimsel gelişme önündeki engeller parça parça geriletilmeye başlarken İslam dünyasındaki durgunluk, günümüze kadar devam edecektir. Çünkü, İslamiyetin egemen olduğu toplumların iç dinamiği, Hıristiyan toplumlarda olduğu gibi, dini engelleri geriletecek bir etkinlik gösterebilmekten uzak kalmıştır. Dinler, doğanın yorumlanması, anlaşılması ve ona hükmedilmesini amaçlamaz. Tam tersine bu "boş ve aldatın" dünyanın, Allah'ın emirleri doğrultusunda en iyi "kul" olarak geçirilmesi ve "öbür dünya"nın sözde cennetine hazırlanıl­ması şeklinde, insan bilincini körelten bir işlev görür. Bilimsel gelişme ise doğanın anlaşılmasını, ona hükmedilmesini, bu dünyanın yaşam potansiyelinin en iyi biçimde değerlendiril­ mesini ve öbür dünya masallarıyla avunmanın boşluğunu ortaya koyar. İşte; nesnel olarak her gelişmede dinsel dogmaları etkisizleştirme işlevi gördüğü ve daha da ötesi, kör inanç yerine her şeyin sorgulanması gereğini ortaya koyduğu içindir ki bilim, ama özellikle de onun felsefesi dinler tarafından hep engellenegelmiştir.
Bu mantığa göre depremde binlerce masum çocuğun katili kim?
Tegabün-11 'de, "Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz.." En'am-17-18'de, "Allah sana bir sıkıntı verirse, ondan başkası gideremez. Sana iyilik verirse başkası engelleyemez. O her şeye kadirdir. O kullarının üstünde yegane tasarruf sahibidir, hakimdir, haberdardır" denir.
88 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Herkese selamlar, Bugün Farabi 'nin Mutluluğun Kazanılması adlı eseri ile karşınızdayım.Yazarımız eserinde klasik olan siyaset felsefesini İslam'la birleştirmeyi amaçlamıştır. Mutluluğun Kazanılması, yalnızca mutluluk kavramını ele aldığı bir eser olmayıp farklı bilim türlerini ve bunların ayrı ayrı önemini anlatmış olan bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.Ben eseri ve yazarın bakış açısını beğendim.Umarım sizlerde beğenirsiniz.Şimdiden herkese keyifli okumalar diliyorum .
Mutluluğun Kazanılması
Mutluluğun KazanılmasıFarabi · İş Bankası Kültür Yayınları · 20183,468 okunma
Reklam
Avrupalıların elinde olan bütün haritaların, İslam dünyasında daha evvel yapılmış olan haritaların bir taklidi ve parçalarının bir araya getirilmesi ve bozulması şeklinde olduğunu bilemezdi Halife 4. Murat. Bunu dünyada bilen yoktu.
Maymundan gelmeyi insan olma onuruna yediremeyen yaklaşım çamur olmayı kendine layık görmektedir!
Çalışma önerisi sadece ticaret ve ibadet ile sınırlı olup, her türden sorgulamayı "günah" ilan ettiği için İslam dünyası, başta Hezarfen İbn-i Rüşt, Farabi, Sühreverdi, vb.) olmak üzere, tüm sıra dışı unsurların sesini kısarak kendini koyu bir Ortaçağ katanlığına hapsetmiştir.
İslam Bilim arayışında yeni arayışlar, felsefede de kendini göstermiş, ortaya yeni düşünce yöntemleri çıkmıştır. Kelam ilminin ortaya çıkışı bunun bir göstergesidir. Kelam, hem İslam dışından gelen soru ve eleştirilere cevap verebilmek hem de İslam'ın içinde oluşan mezhepler arasında tartışma ortamının sağlıklı ve bilimsel olarak yürütülebilmesi karşı kurulmuş bir ilim dalıdır.
Reklam
Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları: Yeni Anayasa gereği milletvekili ve senato seçimlerinden sonra TBMM ve Cumhuriyet Senatosu tarafından yeni cumhurbaşkanı da seçilecekti. Adalet Partisi Samsun senatör adayı Ali Fuat Başgil'in cumhurbaşkanlığına aday gösterileceği seçimlerden önce açıklanmıştı. Anayasa hukukçusu olan Ord. Prof. Dr. Ali Fuat
377 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 günde okudu
Devlet-i Aliyye - 1.cilt
Halil İnalcık
Halil İnalcık
Halil İnalcık, tarihçi ve akademisyendir. 1916 yılında İstanbul'da doğmuş ve 2016 yılında 100 yaşında iken vefat etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Osmanlı-Türk toplumunun sosyal ve ekonomik yapısı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. İslam dünyası tarihi, Osmanlı tarihi ve Türk toplumunun tarihine odaklanmıştır. Yazar, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun erken dönemleri, kurumsal yapısı, ekonomisi ve toplumsal tarihi konuları incelemiştir. Yale Üniversitesi'nde uzun yıllar profesörlük yapmış ve dünya çapında saygı gören bir akademisyen olmuştur. Cambridge'de bulunan Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim insanı arasında gösterilmiştir. 2003 yılında Macaristan Cumhurbaşkanı tarafından Macaristan Liyakat Nişanı ile ödüllendirilmiştir. Bu kitabında 1.cilt Osmanlı tarihini ele alırken kronolojik bir yaklaşımla her dönemin önemli olaylarını ve süreçlerini titizlikle analiz etmektedir. Kitabında, Osmanlı'nın kuruluşundan itibaren genişlemesini, yönetim yapısını ve imparatorluğun farklı bölgelerindeki toplumsal yapıları detaylı bir şekilde anlatır. Klasik bir tarih kitabından ziyade ekonomi politikaları, ticaret ve gelir kaynakları gibi ekonomik faktörleri de bu kitapta bulabilirsiniz. Osmanlı tarihiyle ilgilenen herkes için tavsiye ederim.
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)Halil İnalcık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20102,565 okunma
Tevrat'tan intihal edilen altı günlük "yaradılış" kıssası
Diğer yıldızlar gibi Güneş etrafında da bulunan ve çok küçük taneciklerden oluşan yıldızlar arası gaz maddeleri, gruplar halinde ve değişik yörüngelerde Güneş etrafında dolaşır­ken meydana gelen çarpışmalar sonucunda, bu gaz maddelerinde yaşanan toplulaşma ve yoğunlaşmadan gezegenler oluş­muştur. İşte bu gezegenlerden biri olan Dünyamızca dört buçuk milyar yıl önce böyle oluşmuştur. Görüleceği üzere bu süreçte, olmasına karar veren bir gücün "ol" demesiyle "oluveren" bir sihirbazlığa yer yoktur. Bilimsel ifadeyle; bilinçsiz doğal güçlerin karşılıklı etkileriyle ve milyarlarca yıllık nicel birikimler sonucunda ortaya çıkan bir nitel sıçrama söz konusudur. Her şey kendinden önceki bir maddeler topluluğundan ve onu kuşatan çevrenin zaman ve mekan olarak uygun koşulları yaratmasından oluşmuştur. Yani sonlu zaman ve mekanlardan oluşup, kendisi sonsuz bir zaman ve mekan olan uzaycia yer alan maddelerin evrimsel dönüşüm ve değişiminin ürünüdür her şey. Can sıkıntısından başka izahı olmayan ani bir düşünceyle, sınava çekeceği insanlar yaratmaya karar veren ve salt bu sınav süresinde yaşam için gerekli bir mekan olarak yer ve üstlerinde gökkubbe ve gökte Güneş ve diğer "süsler"(!), yerde gıdalar yaratma şek­lindeki bir "yaratılış" söylencesi her boyutuyla sırıtmaktadır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.