Tren, sadece iki saatlik bir gecikmeyle, nihayet Viyana Batı İstasyonu'na varmış; istasyon binasından öğle güneşinin göz kamaştırıcı parlak ışığına çıktığında, Franz'ın üzerindeki o hafif melankolik hava çoktan uçup gitmişti.
Bu arada başı dönmüş, en yakındaki gaz lambası direğine tutunmak zorunda kalmıştı. O anda, insanın ulu orta düşüp bayılması ne utanç verici olurdu, diye düşündü kendine kızarak.