Hiçbir şey dikkat çekmiyordu. Fotoğrafa bakıyorum ve gözlerimi kapıyorum. Gitti bile. Odanın duvarı, küçük hibaçi gibi unsurları hatırlayabiliyor olsam da o yüz, odadaki asıl kişiye dair anılarım sis misali kaybolmuştu ve ne yaparsam yapayım hatırlayamıyordum. Çizilecek bir
yüz değildi, hatta karikatürize edilebilecek bir yüz de değildi.
Gözlerimi açıyorum. Hatırlamanın o geçici neşesini dahi yaşayamıyorum. "Ah, işte böyle bir yüzdü!"falan yok. Abartmak
İstemiyorum ama fotoğrafa gözlerimi kocaman açıp baktığımda dahi hatırlayamıyordum. Sadece tuhaf ve rahatsız bir
hisle gözlerimi çevirmek istiyordum.
Şimdi, dersini dikkatle takip eden bir öğrenci duyarlığı ile sevgili öğretmenimizin elimize tutuşturdu ğu şu fişi anlamaya çalışalım:
"Allah'ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun" (Tirmizî, Kıyamet 59).
Yine öğretmenimizin açıklamalarından öğrendi ğimize göre Allah'ın buyruklarını gözetmek, O'nun çizdiği sınırlar içinde sorumluluğunu bilerek yaşamak demektir. Resûl-i Ekrem Efendimiz Allah Teâlânın bize yönelik emir ve yasakları bulunduğunu belirterek:
Allah Teâlâ bazı şeyleri farz kıldı, onları ihmal etmeyin. Bazı günahlara yaklaşılmaması için sınırlar koydu, o sınırları aşmayın. Bazı şeyleri haram kıldı, o haramları çiğnemeyin." buyurmuştur (Darekutni, es-Sünen, IV, 184. Ayrıca bk. Hakim, el-Müstedrek, IV, 115).
Demekki işin başı haddini, hududunu yani hare- ket sahasını bilmektir. Gezip dolaşılmasına izin veril- meyen yasak bölgelere yaklaşmamaktır.
Böyle davranırsak kazancımız ne olacaktır? Yüce Rabbimiz Peygamber aleyhisselâm'a "Allah'ın koyduğu sınırlara uyan mü'minleri" kendileri için hazırladığı nimetlerle müjdelemesini söylemektedir (Tevbe 9/112). Allah'ın buyruklarını gözeten kimseyi Cenâb-ı Hakk'ın nasıl gözetip koruyacağı bir âyette daha açık bir şekilde şöyle anlatılmaktadır:
"O hesap gününde cennet, takva sahiplerinin (Allah'a üstün saygı besleyip sorumluluğunu bilenlerin) görüş sahasına getirilecek ve hiç uzaklaştırılmayacaktır. Onlara: 'Size vaad edilen cennet işte budur. Burası, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarını gözeten kimselere mahsustur' denecek" (Kaf 50/32-33).