"Pirinç almaya gidemem," dedi Xu Sanguan,"şu anda hiçbir şey yapamam, eve dönünce tek yapmak istediğim biraz keyif çatmak. Keyif çatmanın ne olduğunu biliyor musun? İşte böyle koltuğa uzanıp ayaklarımı tabureye uzatmak. Neden keyif çatmak istediğimi biliyor musun peki? Seni cezalandırmak için, hayatının hatasını yaptın çünkü. Beni sırtımdan vurup o orospu çocuğu He Xiaoyong'la yattın, bir de Yile'yi peydahladın ondan. Bunları düşündükçe sinirlerim tepeme çıkıyor. Hâlâ beni pirinç almaya göndermeyi düşünüyor musun?
Rüyanda görürsün."
"Elli kilo pirinci taşıyamam ki ben," dedi Xu Yulan.
"Eli kilo taşıyamazsan, yirmi beş kilo al sen de," dedi Xu Sanguan.
"Yirmi beş kiloyu da taşıyamam ki."
"O zaman on iki buçuk kilo alırsın.
"Xu Sanguan," diye seslendi Xu Yulan, "çarşafı yıkayacağım ama çarşaf çok büyük, gidip biraz su çeker misin?"
"Olmaz," dedi Xu Sanguan, "şimdi koltukta uzanıyorum daha yeni uzandım, kalkarsam keyfim kaçar sonra."
"Xu Sanguan," diye seslendi yine Xu Yulan, "şu sandığı taşımama yardım eder misin? Kendi başıma taşıyamıyorum."
"Hayır," dedi Xu Sanguan, "şimdi uzanmış, keyif çatıyorum."
"Xu Sanguan," diye bağırdı Xu Yulan, "hadi sofraya."
"Yemeği önüme getir," dedi Xu Sanguan, "koltukta yiyeceğim."
"Xu Sanguan, ne zaman bırakacaksın keyif çatmayı?"
"Ben de bilmiyorum."
"Yile, Erle ve Sanle uyudular bile, benim de gözlerim kapandı kapanacak, keyif çatman bittiyse yatağa gelsene!"
"Hemen geliyorum."