Kesinlikle olmaz: ne doktor ne rahip. Sen büyük bir hümanist olacaksın, işte o kadar, nokta.
Sayfa 88
Ne zaman geldin ruhum? Görmedim seni...
"Şu gerçek öy­küyü dinleyin: Bir grup Avustralya yerlisi Aborijin, bir gün yanlarında bir etnologla birlikte çorak bir arazide yürüyor- muş. Yerlilerin bütün hareketlerini titizlikle not almakta olan bilim adamı, kadın ve erkeklerden oluşan grubun zaman zaman belli bir süreliğine durmakta olduklarını fark etmiş. Durduklarında ne bir şeyler yiyor, ne bir şeyler arıyor, ne oturuyor, ne de dinleniyorlarmış. Yalnızca duruyorlarmış, o kadar. Bu birkaç kere yinelendikten sonra etnolog on­lara bunun nedenini sormuş. 'Çok basit/ diye yanıtlamışlar, 'ruhlarımızı bekliyoruz.' Etnolog bunun üzerine biraz daha açıklama istemiş. O zaman ruhların zaman zaman yolun ortasında durarak vücutların farkına bile varmadıkları bir şeyleri izlediklerini, hissettiklerini ya da dinlediklerini öğ­renmiş. İşte bu yüzden vücutlar yürümeye devam ederler­ken ruhlar kimi zaman bir saat boyunca duruyorlarmış. Bu nedenle de onları beklemeleri gerekiyormuş."
Reklam
Güzel iş yapabilen bunu herkesten sakınsa kınanır ama güzel olan her şeyin varlık sebebi Cenab-ı Allah niye bilinmek istedi de yarattı öyle mi? Hasbûnallah gerçekten.. İşin ucunda cehenneme gitmek var değil mi? Vay başınıza gelenler, bindiğiniz her aracın da başınıza bir kaza getirme potansiyeli var. Ama ayağınızı rahatlıktan esirgediğiniz yok. Yaratılmış olmak da böyledir, yaratılmanın verdiği imkan kaza ve kaderin götürebileceklerini solda sıfır bırakır. Bir, yani imkan her zaman sıfır, yani imkansızlıktan iyidir. Aksi olsa intihar oranlarının yaşam oranlarından yüksek olması gerekirdi. Madem memnun değilsin çeker gidersin, fakat işte insanın yaratılış mekanizması buna hiç sıcak bakmaz. Yaşamak, her şeye rağmen yaşama tutunmak. Çünkü yaratılış kodumuz böyle. Ölmeyi ve yaşamayı isteme oranı insana eşit miktarda bahşedilmemiş. Neredeyse yaşamaya mecbur yaratılmışız yani :) Ne özgürlüğü ne seçimi aşko, halis o. Kanma derim. O vakit şimdi Allah bizi böyle yarattıysa biz ne yapabiliriz ki o zaman diyebilecek olanlar için cevap çok basit. Yaşayacaksın canım, kolay gelsin. Rüzgara karşı işemek ne kadar mantıklıysa senin isyan da o derece mantık barındırıyor çünkü. Tşk
Mobbing Bank Diyor ki;
Kuklalar Arasında ki Kör Dövüş Kuklacı ile savaşan bir tek Mustafa Kemal Atatürk'ü tanıdı dünya ve insanlık. Gerisi kuklacı lehine kuklalar arası dövüşten ibaret. Kuklacı ile savaşalım diyen çok az olduğu için fırsat büyük. Kuklalar iplerinin oynatıldığı kadar hareket edebilirler. Kukla yaratanlar ve kukla oynatanlar farkını
Günaydın:)
seni sevmek; değerli bir şairin şiirini okumak kadar güzeldir... seni düşlemek; o şairin yüreğine dokunmak demektir... ben seni böyle seviyor, böyle düşler kuruyordum işte !! sen bilmiyordun, ben hep bekliyordum aynı yerde seni düşünerek senli düşlere sığınıyordum.
4/10 puan verdi
Başta güzel diyebileceğim bir akıcılık ve merakla okudum aslında kitabı. Ve gerçekten güzel de gidiyordu. Ama nedense baş karakterimiz Nova karakterinden çıkana kadar. Yani tamam Elemantel adlı bu yere ayak uydurması gerekiyordu, su varisi olduğu için dışlanmış olması vs onda kötü hisler uyandırdı falan da bir insan 180 derece dönmez karakterinden. Yani o sonradan gelen çirkefliği, pick me tavırları ne bileyim en ufak pürüzde tabiri caizse Arın'ın arkasına saklanıp eliyle Darren'i işaret ederek "iste o yaptı bana o vurdu" ya çevirmesi beni çok irrite etti. Garip geldi garip geldikçe okuyamadım. Hele Darren'in Allah bilir neye dayanarak sen aslında ateş varisisin iddiasıyla kızı öpmesi falan aman kardeşim ya. Güzel yazmışsın iyi yazmışsın da ne bileyim böyle fantastik okumaya alışık değilim sanırım. Kitap hakkında diyebileceğim şey güzel bir konu güzel bir evren ama çingene karakterler... maalesef
Lordlar ve Varisler
Lordlar ve VarislerN. G. Kabal · Martı Yayınları · 20217,2bin okunma
Reklam
Hani bir kemanın telinde tutulamaz, anlaşılamaz, bir kural altına alınamaz nağmeler olur ki ruhu titretir...Hani gün doğmadan evvel ufuklara hafif bir renk uyumuyla dağılmış sisler okur ki üzerlerinde resmedilemez, belirsiz yansımalar uçar; bakışlara öpücükler serper... Hani bazı gözler olur ki sonsuz karanlıklarla dolu bir ufka açılmış kadar ölçülemez, nerede biteceği belli olmayan derinlikleri vardır, hissiyatı yutar... İşte bir lisan istiyoruz ki onda o nağmeler, o renkler, o derinlikler olsun.
Bilseniz, şiirin nasıl bir dile muhtaç olduğunu bilseniz! Öyle bir dil ki... Neye benzeteyim, bilmem?... Konuşan bir ruh kadar temiz, sağlam ve iyi anlatıcı olsun. Bütün kederlerimize, sevinçlerimize, düşüncelerimize, o yüreğin bin türlü inceliklerine, düşüncenin bin çeşit derinliklerine, heyecanlanmak, öfkelenmelere tercüman olsun!... Bir dil ki, bizimle birlikte güneşin barışının hüzünlü renklerine daldım düşünsün; bir dil ki ruhumuzla birlikte bir matemin acısı ve umutsuzluğuyla ağlasın. Bir dil ki, sinirlerinin heyecanına eşlik ederek çırpınsın... Hani ya bir kemanın telinde önüne geçilip tutulamaz, anlaşılamaz, bir kural altına alınamaz ezgiler olur ki ruhu titretir... Hani ya tan ağarmasından önce ufuklara hafif bir renk karışımıyla dağılmış sisler olur ki üzerlerinde belirgin hale getirilemez ve ne olduğu anlaşılamaz yankılar uçar; gözlere öpücükler serper... Hani ya kimi gözler olur ki sonsuz karanlıklarla dolu bir ufka açılmış ölçülemez, nerede biteceğini bilmenin mümkün olmadığı derinlikleri vardır, duyguları yutar... İşte bir dil istiyoruz ki onda o ezgiler, o renkler, o derinlikler olsun. Fırtınalarla gürlesin, dalgalarla yuvarlandı, rüzgârlarla sarsılsın; sonra veremli bir kızın yatağının kenarına düşsün ağlasın; bir çocuğun beşiğine eğilsin gülsün; bir gencin umutla parlayan bakışına saklansın... Bir dil... Oh! Saçma söylüyorum sanacaksınız; bir dil ki sanki bütünüyle bir insan olsun.
Adrei Tarkovsky - Nostalgia - Bir Delinin Haykırışı
İçimde hangi atam konuşuyor? Hem aklımda hem de bedenimden aynı anda ayrılamam. Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendim aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum. Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış. Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz. Okul duvarları, asfalt ve refah
256 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
*spoiler* "Uzay benim için her zaman bilinmez olmuştur. Filmleri, bilim kurgu romanları... Arthur C. Clarke, Tanrıların Arabaları... Ya burada olmam inanılmaz bir şey yani! Space Odyssey!" diyor ve başlıyorum. Sevgili İthaki yayınları, Tanrılar belanızı versin, saygılar. Birinci sayfa, birinci paragraf yazım yanlışları başlıyor.
Çocukluğun Sonu
Çocukluğun SonuArthur C. Clarke · İthaki Yayınları · 20213,426 okunma
Reklam
392 syf.
3/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Fantastik ya da başka kültüre ait kitaplar yazan vasat yazarların çoğunun tutulduğu bir hastalık var. Adı da "Araştırdığım bütün yabancı kelimeleri ve karakterlerin yüzde yetmişini size ilk beş sayfada öğretip her şeyi karman çorman edeceğim. Kitaptan tiksinip okumak için kendinizle savaşacaksınız." Hele bir de bu kitaptaki gibi
Turnanın Soyu
Turnanın SoyuJoan He · İthaki Yayınları · 202366 okunma
Böyle bir hastalığa yakalanan kimse ne olur bilirsiniz ya. Günden güne sararır, solar, zayıflar. İşte Can da o hale geldi. Felatun Bey’in de demiş olduğu şekliyle havuç ve hatta pancar gibi olan o gürbüz İngiliz kızı, ayva gibi de değil, belki patates kadar renksiz oldu kaldı. Dudakları dertli koyunların akciğerleri gibi olmuştu. O mavi gözler çukurlaşıp köhne firuzeye dönmüştü.
Hatırlıyor musun? Bir şiirimde: Bir yere kadar yaşamak güzel Ama bir yerde ölüm güzel oluyor demiştim. İşte bugün ölümün o güzel olduğu yerdeyim.
Sayfa 136
Bırak dağınık kalsın, nasıl gelirse, nereden eserse ordan girsin. Bir şeyin kaldıramayacağım kadar acı vereceğini hissettiğim zaman, güç toplayana kadar kendi içime çekilip ondan kaçma becerisini çocukluğumda edinmiştim; şimdi işime yarıyordu işte.
Sayfa 429Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.