… nasıl olup da bu kadar güzel bir yüzün yaratılmış olduğuna şaşıyordu. İnsanı dize getiren gözleri ve gönüllere işleyen sesiyle Gökçen Tanrının büyüklüğüne ve en büyük tanıktı. Tanrı onu herhalde düşünerek ve överek yaratmıştı. Yabani ve umursamaz görünüşü altında bu kız , göğsünün içinde en duygulu yüreklerden birini taşıyordu. İnsanların bildiği bir çok şeyi bilmiyor, bilmedikleri bir çok şeyi biliyordu. Olağanüstü kuvvetleri vardı. Fakat işte o da şu dizlerinde yatan yaralı ve yakışıklı sipahiye gönül vermişti.
Dünya bizim için güvenli bir yer değil. Bazı kartograflar gelip kendi gördükleri şekliyle dünyanın haritasını çıkarmışlar. O haritada bize isimlerimizi yazacak bir yer bırakmamışlar. Ama işte buradayız, bu dünyadayız, bizi istemeyen bir dünyada, bizi asla sevmeyecek bir dünyada, bol bol yer olduğu halde bizim için bir alan açmaktansa bizi yok etmeyi tercih edecek bir dünyada. Bu dünyada bize yer yok çünkü sürgünden başka şansımızın olmadığına çoktan karar verilmiş. Bu kelimenin tanımını okuyordum ve bu kelimenin içimde yaşamasını istemiyorum. Ana babamız bizi istediği için bu dünyaya geldik. Bunun üzerine düşündüm ve bizi bu dünyaya en saf nedenlerle getirdiklerine yürekten inanıyorum. Ama bizi ne kadar severlerse sevsinler sevgileri dünyayı bizi kabul etmeye bir santim dahi yaklaştırmayacak. Dünya aptal, kötü, zalim, acımasız ve çirkin insanlarla dolu. Bence yaşadığımız dünyada gerçek denen bir şey var ama bu gerçeğin ne olduğunu hiç bilmiyorum. Ve canlarının istediğinden nefret etmekte sakınca görmeyen bir sürü pislik var.
Reklam
"Los Angeles havalimanının koridorunda koşmak gibiydi. Espiriyi anladın mı?” “Yürüyen bir bant düşün, öyle durur ve seni bagaj alım bölümüne götürmesini beklersin ama istersen, öylece durup beklemen gerekmez. Yürüyebilirsin. Koşabilirsin. Sana normal bir yürüyüşmüş veya normal bir kuşuymuş gibi gelir. Senin normal yürüyüşün veya normal koşuşunmuş gibi geliyor çünkü vücudun zaten hızlı hareket eden bir bandın üzerinde olduğunu unutmuştur. Bu yüzden rampaların üstüne, bitmelerine yakın YAVAŞLAYIN, RAMPA SONU diye yazarlar. Seninle tanıştığımda rampanın sonuna kadar koşmuş, zeminin artık hareket etmeyen kısmına ulaşmıştım. İşte oradaydım, vücudun ayaklarımın kilometrelerce ötesindeydi. İnsan o koşullarda dengesini koruyamaz. Sonunda yüzüstü yere yapışırsın. Ama ben yapışmadım. Sen beni tam düşmek üzereyken tuttun.” daha a
Benim güzel sevgilim, seni o kadar seviyorum ki bu canımı acıtıyor ve işte tatlı ve muhteşem olan da bu can yakıcılık…Umarım uykunda bunu hissediyorsundur. (Fromm’un 70’lerde karısı Annis’ten evvel uyandığında ona yazdığı “mesajlardan “biri.)
Sayfa 197Kitabı okudu
İSTE EVLENDİK
— Düğün değil mi?.. Vallahi bilmem ki... Şimdi onu bunu eğlendirmek için dünya kadar masraf edeceğiz. Salon tutacağız.. Caz ister... Yemek ister, içki ister... Ne o?... Bir sürü insan eğlenecek. Üstelik de hiç kimse memnun olmadığı gibi, türlü dedikodu yaparlar
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Çünkü 'siz kızlar sonunda hep aldatılanlar olursunuz', Diyordu babam, annem bunu o kadar önemsemese de. Ve işte, sonunda ben de aldatıldım!
Reklam
Bütün kadınlar aynıdır! En onurlu olanlar bile en aşağılık kölelere dönüşür! Polina ancak tutkuyla sevebilir, işte o kadar! İşte onun hakkındaki düşüncem bu!
Yıllar sonra unutarak, fotoğrafını, bendeki tek varlığını bir yerlerde unutarak terk etmiştim. Kendimce cezalandırmıştım onu. Yıpranmış bir vesikalıkla hayata kocaman bakmaya çalışan bir çocuk aynı şeymiş gibi... O eski çocuğun ışığı yitik gözleri, artık hiç kimsenin umurunda olmayan bir fotoğrafı ne kadar acıtabilirse işte...
Seni asla incitmem, tamam mı? diyor. Asla. Bir şey söylemeden başıyla onaylıyor Marianne. Beni çok mutlu ediyorsun, diyor Connell. Eliyle saçlarını okşuyor ve ekliyor: Seni seviyorum. Öylesine söylemiyorum, gerçekten. Gözleri doluyor Marianne'nin, yumuyor gözlerini. Daha sonra hatırladığında dahi dayanamadığı kadar etkileyecek bu an onu, şu an yaşıyorken bile farkında bunun. Kimsenin sevgisine değer olduğunu düşünmemişti Marianne. Ama şimdi yeni bir hayatı var, ilk anı da bu; Marianne üzerinden yıllar geçtikten sonra bile aynı şeyi düşünecek: Evet, o andı işte, hayatımın başladığı an o andı.
Reklam
Bir deli aklına ne kadar güvenmeliyse, işte o kadar güveniyordum. Yani bütün kalbimle.
Yaşam ve... ölüm! İşte o kadar! Yaşıyordum... bir yaşamım vardı, ama şimdi usulca elimden kayıyor ve ben onu tutamıyorum.
Burada insanlar hırsız, hamal, eli bıçaklı oldularsa, yöneticilerin sayesinde oldular, işte o kadar.
''Daha sonra hatırladığında dahi dayanamadığı kadar etkileyecek bu an onu, şu an yaşıyorken bile farkında bunun. kimsenin sevgisine değer olduğunu düşünmemişti Marianne. Ama şimdi yeni bir hayatı var, ilk anı da bu; Marianne üzerinden yıllar geçtikten sonra bile aynı şeyi düşünecek: Evet, o andı işte, hayatımın başladığı an o andı.''
"Dinleyin, Nastenka, biliyor musunuz ki ben uzak duracağım sizden, işte o kadar! Ben size sadece işkence ediyorum. İşte siz şimdi pişmanlık duydunuz güldüğünüz için, ama ben istemiyorum, evet, istemiyorum, sizin kendi acınız dışında... ben, kuşkusuz, suçluyum, Nastenka, hoşça kalın!"
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.