Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Andrey Tarkovski
"Budala'ya dayanan bir senaryo yazmaya çalışıyorum, çok zor bir iş. Dostoyevski'ye hiç de doğru olmayan birçok şey yüklenmiş. Ör­neğin Moskova dahil her yerde, dindar bir yazar olarak görülüyor Dostoyevski. Oysa, inanç organı körelmiş insanın dramını ifade eden ilk yazarlardan biri olmasının dışında, o kadar da dindar olmadığı hiç düşünülmemiş. Maneviyatın kaybedilmesinin trajedi­siyle uğraşıyor. Kahramanlarının hepsi de inanmak isteyen ama inanamayan insanlar, bana öyle geliyor ki burada, Batı'da Dostoyevski'ye duyulan muazzam ilginin gerisinde, yazarın manevi boşluk ile dindarlığın krizi karşısında duyduğu kaygı var. Dostoyevski bunu doğrudan anlatmamayı başarmış, ama bütün hayatı boyunca inanamadığı için acı çekmiş. Hep inanan biri gibi davranmış, ama kimseye itiraf edememiş, bunun yersiz olduğunu düşünmüştü her­ halde. Prens Mişkin'i işte bu bakış açısıyla ele almak istiyorum."
Sayfa 83 - Agora Kitaplığı, 1. Basım
Julia'nın tüm parmaklarının çevresinde kasıldığını hissetti. Julia, sertçe kendini geriye ittirdi ve onun ismini haykırdı, tüm bedeni Clay'in eline karşı kıvranıyordu. Çıkardığı sesler tüm evde yankılanıyordu ve sonunda, ama çok da kısa sürmeden, Julia yavaşladı. İşte o za- man Julia'nın poposunu dişledi; Julia'dan çıkan ses şaşkınlığın sesiydi. Julia'nın nefesi kesildi. O anda bambaşka bir dünyadaydı, tanımlanabile cek her türlü hazzın ötesine geçmişti. Clay'in ona ne yaptığının artık sadece hayal meyal farkındaydı. Do- kunuşları onu uyuşturmuştu, bütün bedeni hem güç- süz hem de çok muhteşem hissediyordu. Ve Clay daha onunla işini bitirmemişti. Bitirmeye yaklaşmamıştı bile. Güçlü ve sıkı elleri Julia'nın arkasında dolanırken, Clay bir yandan Julia'nın poposunu öpüyor, bir yan- dan da her yerinin haritasını çıkarıyordu adeta. Julia'nın kalçaları havadaydı, Clay'in dilediği gibi oynaması için. Clay'in ne kadar ileri gideceğinden ve- ya kendisinin ona ne kadar izin verebileceğinden emin değildi. Clay muhtemelen o kadar da ileriye gitmezdi. Dilini poposu boyunca gezdirip, ne tarafa gideceğine karar veremeyerek durakladı. Sonra bacaklarının ara- sına eğilerek dudaklarını ıslaklığına dayadığında, Julia içinin eridiğini inkar edemezdi.
Sayfa 184
Reklam
·
Puan vermedi
Anadolu Devriminin Dede Sultan'ı Börklüce Mustafa
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
Kalplerin Işığı: Börklüce Mustafa
Kalplerin Işığı: Börklüce MustafaKemal Derin · Destek Yayınları · 201420 okunma
O kadar yağmur yağsa temizlenir mi dünya demişti şair. O kadar yağmur yağdı işte ve sadece sırılsıklam olduk. Şimdi ıslak bir rüyaya dalmak, belki de bu iyi gelir.
Yumuşak Yürekli Adam
"Bana kalırsa Ozan, Oktaygillerin yumuşak yürekli ferdiydi. Böyle diyordum çünkü birinden özür dilemek kolay bir şey değildi. En azından benim için değildi. O, benden özür dilemese de gül gibi yaşayıp giderdi. Ben onun hayatında artık bir yemek kadar bile değer arz etmezken gelip benden özür dilemesi şaşırtıcıydı. İşte ben bunu 'yumuşak yüreklilik müessesesi' ile açıkladım kendime.
Sayfa 163 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
"Wolf Larsen!" diye burnundan soludu bir saniye sonra. "Şu ada bak sen! Kurt - tam kurt işte. Bazı kimseler gibi kötü kalpli birisi değil o. Çünkü kalpsizin teki. Kurt, bildiğin kurt, o kadar. Adıyla müsemma oluşuna şaşıyor musun?"
Reklam
248 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
Sevgili Arsız Ölüm/Latife TEKİN Yazarın okumuş olduğum üçüncü kitabı, açıkçası daha önceki kitaplarını beğenmedim, bu kitaba başlarken de büyük bir beklenti ile başlamadım buna rağmen çok beğendim, bir kitap okurun duygularını ne kadar şaha kaldırır, ne kadar içine alırsa benim başarı ölçütüme göre o kadar başarılıdır, Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız Ölüm
Sevgili Arsız ÖlümLatife Tekin · Can Yayınları · 20187bin okunma
'Ben' deme bundan sonra evladım. Artık 'ben'i, 'benliği unut. Bir tek 'O var' de, ben değil O... İşte ne çok hatırlarsan O'nu o kadar çok ʻben'i unutursun.
Hani bazen durup dururken ansızın bir sevinç sarar ya içimizi; derinden çok derinden bir an için de olsa yaşadığımıza memnun olur, yarına umutla bakarız ya! O an bize bütün kötülükleri, acıları unutturuverir. Kendimizi bir çocuk kadar kaygılardan uzak hissederiz. İşte sen o ansın benim için.
Sayfa 231Kitabı okudu
Durmaksızın düş kurarak, yapılmadık iş bırakmam ;karşımdaki konuşan kişinin yüzündeki mimikleri en ince ayrıntısına kadar yakalarım, cümlelerindeki milimetrik sapmaları fark ederim; ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözcükler olur-hem onunkiler hem benimkiler. İşte bu yüzden ,bir ettiğim lafı bir daha eder, cevabını aldığım soruyu tekrar sorarım sık sık; buna karşılık, sonradan aklımdan uçup giden bir şeyi söylediği sırada karşımdakinin yüz hatlarının gerilişini ya da daha önce anlattığını unuttuğum bir hikaye anlatırken, beni yalnızca gözleriyle dinleyişini, fotoğrafını çekmiş gibi, 3-4 sözcükle tarif edebilirim. İki kişiyim ben-ikisi de ortalarındaki mesafeyi koruyor, aralarında hiçbir bağ olmayan siyam ikizleri bunlar...
Reklam
Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı. Durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? Belki çok yakındı kim bilir? Biz onu göremeyecektik. O gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla.
Sayfa 126 - Sahibini Arayan Mektuplar - Altıncı MektupKitabı okuyor
İşte ben... ben onun bana geri dönmesini istiyordum... yani onunla geçirdiğim her anı yeniden yaşamak istiyordum... büyük bir güç beni, onunla dün beraber olduğumuz yerlere sürükledi, onu uzaklaştırdığım bahçedeki banka, onu ilk kez gördüğüm kumar salonuna, evet o batakhaneye bile, sırf bir kez daha, artık geçmiş olan şeyleri bir kez daha yaşamak için, her söz her hareket içimde bir kez daha canlansın diye; içinde bulunduğum karmaşık durum bu kadar anlamsız. Hareketlerinin her biri hala gözlerimin önünden gitmiyordu. Uyurgezer gibi, kapalı gözlerimle, ileriye doğru uzanmış ellerimle bile onun yerini bulabilirdim.
dünya karışacaktır
Ekim’de karnı yeniden şişmişti. Hekimler su almaktan bile çekinirler. Ama, o kadar rahatsızdır ki haykırır: “— Emrediyorum, bu suyu bugün çekin!...” Bu onun son emridir. Uyulur ve su alınır. Artık elindeki sigarasını tutacak halde bile değildir. Hem o kadar zayıflamış, küçülmüştür ki... Fakat kafası durmadan işler. Yakında dünyanın karışacağına, İkinci Dünya Harbi çıkacağına emindir. Kendisini birinci komadan önce ve son defa gören en eski arkadaşı Ali Fuat Paşaya Alemdağ hayallerinden de bahseder. Sonra da şöyle konuşur: "— Bu harp neticesinde dünyanın vaziyeti ve muvazenesi baştanbaşa değişecektir. İşte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde, başımıza mütareke senelerinden daha çok felâketler gelmesi mümkündür..." "Bu ikinci umumî harp, beni yataktan kımıldanamayacak halde yakalayacak olursa memleketin hali ne olacaktır. Ben, devlet işlerine mutlaka müdahale edecek bir vaziyete gelmeliyim...”
Sayfa 528
57 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
neredeyse bütün kitaplarında savaş konusuna değinmiştir. Aynı zamanda doğa betimlemeleriyle duyguları ve insanin özünü anlatır. Bu kitabında da savaşla insanoğlunun mücadelesi iç içedir. ilk hikaye doğayla insanın ne kadar bütün olduğunu anlatır aslında. Bir turna kuşunun gözünden insanoğlunu görürüz. insanlar savaşırken üstünden uçan kuş insanların neden böyle birbirlerini katlettiklerini anlam veremez. savaşı, ölümü, aile kavramlarını sorgulatır bize. 2 hikayede ise savaşta ölen bir adamin oğlu babasını sinemada çıkan bir savaş filminde görür. önce çok heyecanlanır, coşkulanır. insanların savaşta ölmesi ona oyun gibi gelir. ancak zaman geçtikçe babasının da o durumda olduğunu fark edince ciddilik çöker üstüne. sanki bir şeyleri fark etmiştir. savaşın korkunçluğu üstüne çöker. Filmin sonunda babasının öldüğünü görür. Orada annesi ile birlikte bir bir şeyler yitirmenin acısı içinde giderler. 3.hikaye yaşlı bir kadının evde kiziyla yaşamasına rağmen kızinin çalışmasından dolayi yalnızlık hissini anlatır. kızı hem işte çalışıyordur hem de evlenmek üzeredir. bunun üzerine kadın evine gider, sessizliği dinler. başta sinirli olsa da hikayenin sonunda, çocuklarının yaptıkları işlerden dolayı gurur gözyaşları vardır. kitap sade ve akıcıydı. yazarın diğer kitapları gibi bu kitabı da beğendim. tavsiye ederim..
Yıldırım Sesli Manasçı
Yıldırım Sesli ManasçıCengiz Aytmatov · Ketebe Yayınları · 20212,049 okunma
Ne diye aldırıyorsun? Sadece yanılmıştın, işte o kadar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.