Yüzü pek güzel değil ama öyle belirgin bir çirkinliği de yok. Herkes gibi giyinmiş. Yalnız gözlerinde bir şey var... İşte yine aynı şey! Yine onu düşünmeye başladım! Gözlerindeki şeyden bana ne canım? Onu düşünmeden edemez miyim ben?...
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. 🖋️ Can Yücel
Reklam
HP Asya Pasifik Bölümü yöneticilerinden Lin Ross'u beklemeye koyuldum. Lin kapıda göründü ve ben daha oturmasına bile fırsat tanımadan yanına koşarak 12.000 kilometre boyunca kafamda taşıdığım o can alıcı soruyu kendisine hızla sordum: "Bir lider nasıl oluyor da milyonlarca insanı kontrol edebiliyor?" Öyle ya, liderlik büyük toplulukları yönlendire- bilmek ile yakından ilişkiliydi ve "kontrol" bunun olmazsa olmaz ön koşuluymuş gibi görünüyordu. Lin çantasını masaya bıraktı ve gözlerimin içerisine bakarak bana şu çarpıcı yanıtı verdi: "Kimseyi kontrol edemezsin. Ancak kendi hayatın üzerinde güçlü bir kontrol oluşturmayı başarabilirsen, diğer insanlar da kurduğun bu kontrolün altına girmeyi kendileri seçebilirler; çünkü sana saygı duyarlar." dedi. RMIT'te öğrendiğim onca şey arasında asla unutmadığım birkaç mesajdan birisi de işte budur. Lin, bana güçlenmenin ve başkalarını kontrol edebilmenin mutlak yolunun aslında kendi duygu, davranış ve düşüncelerini kontrol edebilmekten geçtiği öğüdünü vermişti.
Sayfa 129 - Alfa KitapKitabı okuyor
"Levin'in kendisini yalnız yakalamak ve evlenme teklif etmek için erken geldiğini tam olarak biliyordu şimdi. İşte o anda meselenin tümü gözüne ilk kez bambaşka ve yeni bir açıdan göründü. O anda yalnızca sorunun bir tek onunla ilgili olmadığını, yani kiminle mutlu olacağı ve kimi sevdiği konusuyla ilgili olmadığını, şu anda sevdiği adamın kalbinin kırcağını da anlamıştı. Hem de çok acımasız bir şekilde kıracağını... Ne için? Sevimli biri olduğu, onu sevdiği ve ona âşık olduğu için. Ama yapacak bir şey yoktu, öyle gerekiyordu, öyle olacaktı."
Sayfa 64 - Kiti
Beklemek üzerine
*Leyla ile Mecnun dizisine nazire olarak yazılmış "Biz beklemeyi seviyoruz, mevzu gemi değil." Hakikaten beklemenin kendisi de kıymetli olabilir. "Öyle bekledik işte geleceğinden mi sanki, sevdamızdan." "Gelmesen de olur." diyor. "Bekleyesim var, geleceğin var mı?" diyor. Bir şekilde bekleyeceğiz beklemek güzel bir şey diyor. Yeter ki kıymetini bilelim, doğru bir şekilde bekleyelim.
"Hiç de bitmedi," diye gülümsedi Anne. "Bitmedi, Baba. İşte kadının bildiği bir başka şey de budur. Ben dikkat ettim buna. Erkek tek tek sıçramalarla yaşıyor. Bebek doğuyor, insan ölüyor, bu bir sıçrama. Bir çiftlik alıyor, bir çiftlik kaybediyor, bu da bir sıçrama. Kadın için ise her şey düzenli bir akış içinde. Dere gibi, çağlayan gibi. Sonu gelmiyor. Nehrin akışının da sonu gelmediği gibi. Hep devam ediyor. Kadın öyle bakar her şeye. Ölecek değiliz. Herkes devam ediyor. Biraz değişiyor belki... ama devam ediyor."
Sayfa 519 - Sel Yayıncılık, Ekim, 2015Kitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.