Türkçülük hem muhafazakâr, hem de inkılâpçı bir fikirdir.
Konu hakkında yeteri kadar bilgisi olmayanları ilk
hamlede yadırgatacak bu hüküm bir iddia değildir Bu :
Türkçülük tarihinin ortaya koyduğu bir sonuçtur. Ve onun
için de bir gerçektir.
Bu gerçeği iyi kavrayabilmek için, Türk milliyetçiliğindeki
muhafazakârlık ve inkılâpçılık anlayışlarını
Fakat bu yazarlar zümresi yerine bir başkası ikame edilemeyecek tek ve yegâne maden olan altının yerini almak üzere yüzlerce farklı terkip deneyen maden işçilerine benzerler. Tersine bir yazar kendisini gerçekte sahip olduğundan daha fazla akıl ve anlayışa sahipmiş gibi göstermeye kalkışma çabasından korumalıdır, onun kendisini en başta koruması gereken şey budur; çünkü bu okurda tam tersi yönde bir kuşku uyandırır, zira bir insan mahiyeti her ne olursa olsun her zaman gerçekten sahip olmadığı şeyi taslar. Ve işte bu sebepten ötürüdür ki bir yazarı 'naif' diye nitelendirmek onun için bir övgü ifadesidir, çünkü bu onun kendisini olduğu gibi gösterebileceğine (yahut göstermekten çekinmesine gerek olmadığına) delalet eder. Umumiyetle gayrı tabii olan her şey her yerde itici olurken naiflik insanı her zaman kendisine cezbeder. Keza her gerçek düşünür düşüncelerini mümkün olduğunca saf, açık, belirgin ve veciz bir şekilde dile getirmeye çalışır. Bu yüzdendir ki basitlik her zaman sadece hakikatin değil, fakat aynı zamanda dehanın işareti olarak da kabul edilmiştir. Üslup, güzelliğini dile getirilmiş olan düşünceden alır, halbuki sadece düşünür gibi yapan (yani düşünürlük taslayan) yazarlar için düşüncelerin üsluptan dolayı güzel olduğu söylenir. Üslup düşüncenin silüetinden başka bir şey değildir; ve müphem yahut berbat bir üslupla yazmak bön veya tutarsız bir kafa* anlamına gelir.
* (Ya da: kör veya karmaşık düşünce.)
Ve eğer yapılacak başka bir şey yoksa, böyle bir insan ya vakti israf edecek ya da şeytanın yat borusunu çalacaktır; yahut beynini çalıştırmak için bir sigara bunların yerine iyi bir ikame olabilir. Bu yüzdendir ki bütün ülkelerde insan topluluklarının temel uğraşı kâğıt oyunlarıdır* ve verilen değerin çapı ve zahiri göstergeler düşüncenin
Ömür kısa, yol uzun, dünya büyüktür. Görülecek çok yer, tanışılacak çok insan, içilecek bin bir çeşit su vardır. İşte tam da bu sebepten insan yola çıkmalı, yolda olmalı ve yolun güzelliğini çevresiyle paylaşmalıdır.
Vermeer'in bazı resimlerini gördüğünüzü söylemiştiniz; her resminin, aynı dünyaya ait birer parça olduğunu fark etmişsinizdir; nasıl bir dehayla yaratılmış olursa olsun, gördüğümüz hep aynı masa, aynı halı, aynı kadın, aynı yeni ve benzersiz güzelliktir; konuların benzerliği açısından başka eserlerle ilişki kurmaya çalışmayıp, rengin yarattığı
"Ulan deli misiniz siz?" dedi. "Öyle ne ısrar edip duruyorsunuz? Ulan aklınız mı yok sizin? Ulan hepten söndüreceksiniz ocağını Anavarza kaplanı Talip Beyin." Kolunu birkaç kez daha çemredikten, aptes alır gibi yaptıktan sonra: "Size," dedi, "birkaç küçük sualim var, doğru cevap vermeniz sizin menfaatinize