Hani bitmesini istemediğiniz güzel şeyler vardır.
Doya doya vakit geçirmek istersiniz ya.
Hani bitmesin diye çabalarsınız...
Bu eseri ben de bu hislerle bitirdim.
Tabi bir yandan büyük merak içerisinde, diğer yandan da keşke bitmese diye diye okudum.
Bu ikilemi yaşarken bir de baktım ki kitap bitivermiş.,
Bu kısımdan sonrası spoiler
Hepimiz her sabah ev dediğimiz bir prizmadan çıkar, gitmek istediğimiz yere ulaşmak için kare, dikdörtgen başka bir prizmaya biner ve başka iş dediğimiz bir prizmaya ulaşmaya çalışırız. Bilinçli ya da istemeyerek koşullandırılmışızdır artık günlük iş ritüellerini yerine getirmek için. Sabah erken kalktığımız için yüzümüz asık ve donuktur, akşam
Oğuz Aktürk ün dün son videosunu izledim arkadaşlar.Bakış açısına saygı duyduğum ve çok daha başarılı olacağına inandığım bir gerçek okur kendisi.Ne yazık ki okurlara Youtube de ekmek yok.Keşke arkadaşını kışkırtsaydı dediğim biri.Benimde son zamanlarda kafama taktığım bir konuya değinmiş videosunda.
Video linki.youtu.be/7apkqW7C3q0 ve
Bu kitapla bir insanı daha tanımış oldum. 12 Mart döneminde fikir suçlusu olarak tutuklanıp cezaevine konan, 24 yaşında yasaklar, sınırlandırmalar, baskılar sonucunda yurdundan ayrılıp yabancı bir ülkede yıllarca sürgün yaşamak zorunda kalan Mehmed Uzun'u.
Çokkültürlülük üzerine yazmış olduğu deneme yazılarında yaşamından izler var, yoğun hüzünle
Kafka gibi birçok yazarı etkilemiş ve öncülük etmiş bir yazar olarak tanıtılmış, dünya edebiyatında büyük bir yer kaplamış olan İsviçre’li yazar Robert Walser’in ilk eseriymiş.
Kitap Jakop adlı 17 yaşındaki bir gencin Benjamenta Erkek Enstitüsü yatılı okuluna gitmesi ile başlar. Babası Meclis Mebusu olan zengin bir çevreden gelen Jakop babasının
İlyada kelime anlamı olarak “İlyon’a Şiirler” manasını taşımaktadır. Dönemin İlyon’u ise günümüz Troya bölgesidir. Yani ismini tamamen bulunduğu bölgeden almıştır. Eser bize Troya Savaşı’nın sadece son 51 gününü 15600 dize ile anlatmaktadır. Tek bir ustanın eseri midir? Yoksa Homeros mu kaleme aldı? Homeros var mı? Yok mu? Gibi soruları bir kenara
Saygı değer erkek okurlarımız bir kaç konuda biraz sitem etmek istiyorum genelleme yapamadan yapacağım bunu, ben ortaya atacağım siz de payınıza düşeni alacaksınız.
1. Takip isteğinizi kabul ettiğimizde: sizden hoşlandık anlamı taşımıyor.
2. Sizi takibe aldığımızda: iletişim kurmak istediğimiz anlamı hiç taşımıyor.
3. Gönderlierinizi beğendiğimiz de ki bu çok normal hepimiz bir şeyler gönderiyoruz hoşumuza gideni beğeniyoruz, gitmeyeni beğenmiyoruz: bunun için özelden teşekkür ederim yazmanıza hiç gerek yok.
4. Msj atıyorsunuz cevap vermiyoruz: size naz veya cilve yaptığımız anlamına gelmiyor çünkü cevap vermek istemiyoruz.
5. Hayatın içine taşır olursak : sokakta size teşekkür eden kadınlar, sizden hoşlandım gel beni al demiyor sadece teşekkür ediyor. Bazen isteyerek veya istemeyerek göz göze gele biliyoruz, sizden hoşlanmıyor veya gel bizi al demiyoruz basit bir şekilde göz göze geliyoruz. Bu liste böyle uzar gider...
Özetleyecek olursak: Biz kadınlar bir arayış, naz, kuyruk sallama, cilve yapma gibi bir şey peşinde değiliz. Eğer öyle bir durum olursa direk söyleriz merak etmeyin....
Balzac’la tanışmam lise dönemime denk gelir. Vadideki Zambak’ın tırt bir çevirisiydi sanırım. Kitabı o zamanlar klasikler arasında olduğu için merak etmiş almış okumaya başlayınca hatırladığım kadarıyla şöyle bir cümleyle karşılaşmıştım;
“Balzac kadınlar ile ilgili şöyle der; ‘Genç kadınları ciddiye almayın, onlar bencildir, onlarda gerçek dostluk
Dostoyevski' nin 1861 yılında yayımlanan, elli sayfası haricinde eserin tamamını beğenmediğini belirttiği, kendisine çıkış yaptıran, çıktığı dönemde oldukça fazla eleştiriler alan ancak devamında en çok okunan eserlerinden biridir.
Zıt kutuplardaki insan karakterlerini ele alarak, çoklu aşk denkleminde bu zıt kutuplardaki insanların
Her gelişinde umutla geliyor, gelir gelmez kaçmaktan başka bir şey istemeyerek kaçmayı bir kurtuluş gibi görüyor ve bir daha gelmemek yeminiyle çıkınca yine özlemle yanıyordu.