Eyüboğlu yıllardan beri 16. yüzyıl Fransız düşünürü ve yazarı Montaigne'nin Denemeler'ini Türkçeleştirmekteydi. Bu yazıda, Montaigne'nin şöyle bir parçasını aktarır: "Türklerin Padişahı İkinci Mehmed, Papa İkinci Pius'a şunları yazmış; İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum. Biz de İtalyanlar gibi Troyalıların soyundanız. Yunanlılardan Hektor'un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlıları tutuyorlar."
İtalyanlar nasıl doğuştan müzikçi, Almanlar da fiziköteciyse, Yankiler de doğuştan makineci, yani mühendistirler.
Reklam
Kırmızı
Kelimenin kullanıldığı ilk yazılı kaynak, İtalyanlar ve Almanlar tarafından 14.yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eser olan Codex Cumanicus (1300)'dur. Türklerin en eski inançları ile ilgili olarak, onlarda "Al Ruhu" veya Al Ateş" adları verilen bir ateş tanrısının yahut da hami (koruyucu) bir ruhun varlığı bilinmektedir.
Sayfa 48 - Hiperyayın, 2021Kitabı okuyor
Uzaklardan top sesleri geliyordu. İtalyanlar hiç kimsenin kalmadığı kumları dövüp duruyorlardı.
Sayfa 41 - Turkuvaz KitapKitabı okuyor
İtalyanlar elbette hırsızdı fakat işe gece çıkmaları, yakalanmamak için uyguladıkları stratejiler, yakayı ele verdiklerinde utanca kapılmaları gösteriyordu ki yaptıklarının yanlış olduğunu kendileri de biliyordu. Almanlar ise günün herhangi bir saatinde istedikleri eve girer, eşyalara tekme savurur, yaşlı mı, çocuk mu, hasta mı aldırmadan ev halkını döver ve gözlerinin içine baka baka canlarının çektiğini alıp giderlerdi.
Sayfa 524Kitabı okudu
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Reklam
Hüzün Düşkünlüğü
Hüzün düşkünlerinden değilim; bu halden hoşlanmam; ona değer de vermem; ama çokları hüznü büyük bir değer sayarlar; onu olgun, erdemli, kafalı insanların bir özelliği sayarlar. İtalyanlar bu hale "fenalık" demekle daha uygun bir ad vermişler; çünkü hüzün her zaman zararlı, anlamsız, küçük, pısırık bir duygudur; Stoacılar bu duyguyu kendilerine yasak etmişlerdir.
Ekmeği müşterinin evine götüren ise fırıncı değil, tablakârdı (tabla,İtalyanca' dır). Bu kelime İtalyanlar'dan kalmış, diğer birçok deyim gibi. Çünkü Türkler, yıllarca ülkenin sahibi, fakat asker, idareci olmuşlar. Sanatkârları, tüccarları İtalyanlar ve Rumlar olmuş. Tablakâr'ın "kâr" eki de Farsçadır. Ekmeğin resmi adı ise ekmek değildi. Devlet ona "nân-ı aziz"derdi. Bu da Acemcedir. Ekmekçi esnafına da "Habbazan cemaati" denirdi. (Arapça "hubs"dan türemiş bir söz)
İtalyanlar düşünmeden harekete geçerler. Uygarlığınızın görkemini de düşüşünü de buna borçlusunuz. Bir Alman Paskalya'da bağırsak hareketlerinin nasıl olacağını bir ay öncesinden hesaplar. İngiliz geriye bakarak plan yapar böylece her şey plana uygun gelişmiş kabul edilir. Fransız bir parti havası içinde her ayrıntıyı tasarlar. İspanyola gelince... neyse burada keselim.
Sayfa 413Kitabı okudu
Almanlar İtalyanları ırk bakımından kendilerinden aşağı, zenci kırmaları sayar; İtalyanlar Nazilerdeki ölüm saplantısına, ölüm kültüne şaşar kalırlardı. Kafatasları ve çapraz kemiklerle süslenen üniformayla kemerleri İtalyanlara sağlıksız gelir, demir disiplinleri, aynı basmakalıp düşünceleri dile getirişleri, hegemonya tutkuları zıtlarına giderdi.
Sayfa 288 - Nora kitapKitabı okudu
Reklam
Tersane Kelimesinin Etimolojik Kökeni
Tersane kelimesi, Arapça "dârü's-sınâ'a" kelimesinden gelmektedir ve birçok Akdeniz ülkesi tarafından yüzyıllarca değişik şekillerde kullanıldıktan sonra Türkçeye girmiştir. Bu kelime, İspanyollar tarafından "ataruzana, arsenal, darsena", Portekizliler tarafından "darsanale, drasena" İtalyanlar tarafından "arsenale, darsena", Maltalılar tarafından "tarzna, tarznar" şekillerinde kullanılmıştır.
Hüzün meraklılarından değilimdir. Böyle bir ruh halinden de hoşlanmam; ona önem de vermem. Bunun yanında birçok insan hüznü büyük bir değer sayar. Onlara göre hüzün olgun,Erdemli akıllı insanların bir özelliğidir. İtalyanlar bu duruma “kötülük” demekle daha uygun bir davranışta bulunmuşlar. Çünkü hüzün daima zarar veren, manasız, küçük, korkak bir duygudur.
Örneğin Yunanlı­ların Ege’ye yerleşmelerine İtalyanlar kesin olarak karşıydılar.
... İtalyanlar uçaklardan el bombası atmak yerine, Araplar'ı teslim olmaya çağıran Arapça ilanlar attı. ...
İstanbul’da, bütün memleketten gelen sâiklerle bir hayli cemiyet kurulmuştu. Başlangıçta bunlar, ihtilâlci değildiler. Doğudaki cemiyetler arasında Karadeniz ve Erzurum en canlı görünüyordu. Çünkü, limanı Trabzon olmak şartıyla o bölgede bir Ermenistan kurulması düşünülüyordu. Çünkü, limanı Trabzon olmak şartıyla o bölgede bir Ermenistan kurulması düşünülüyordu. Yakın olan Barış Konferansı’nda bu mesele görüşülecekti. Yalnız şu var ki, bu Karadeniz bölgesi coğrafya bakımından ve aynı zamanda halkının ihtilâlci ruhundan dolayı, orada bir Ermenistan kurulması için, yeni bir işgal ordusunun gelmesi gerekti. Kilikya, Fransızlar tarafından işgal edilmiş ve Fransızların Ermenilerden bir asker kuvveti toplamaları büyük bir kızgınlık yaratmış ve aynı zamanda kanlı olaylara yol açmıştı. Antalya’yı, İtalyanlar işgal etmişlerdi. Yabancı bir işgal kuvveti olmalarından dolayı hoş görünmemekle beraber, İtalyanların halkımıza karşı davranışları en medenîsiydi. Trakya ve Mezopotamya’da da Türkler bazı cemiyetler kurmuşlardı. Evvelâ, İzmir’de Nureddin Paşa, şayet orası işgal edilirse, mukavemet etmeye karar vermişti. Nureddin Paşa’nın oradan alınması büyük bir endişe uyandırdı. 1920 yılı olayları için hazırlanan bir hayli siyasî birlikler kuruldu.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.